Aziz Mü’minler!
Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “(Ey iman edenler!) Yüzünüzü doğu ya da batı tarafına çevirmeniz iyilik değildir. Asıl iyilik; Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara ve peygamberlere iman eden; malını sevdiği halde, akrabasına, yetimlere, yoksullara, yolda kalan gariplere ihtiyaç sahiplerine, hürriyetine kavuşmak isteyenlere veren; namazı dosdoğru kılıp zekâtı ödeyen; sözünde duran; sıkıntı, darlık ve hastalık zamanlarında sabredenlerin yaptıkları şeydir. Kulluklarında samimi ve dürüst olanlar işte bunlardır; gerçek takva sahipleri de yine bunlardır.”[1]
Kardeşlerim! Aziz Mü’minler!
Yüce dinimiz İslam’ı bir binaya benzetecek olursak, bu binayı ayakta tutan temel yapı taşlarından biri de zekattır. Zekat, Yüce Kur’an’da pek çok ayette namazla birlikte zikredilmektedir. Bu da, namazın zekattan, zekatın namazdan ayrılamayacak kadar birbiriyle ilgili ve ilişkili olduğunu gösterir. Zira namaz; Allah ile iletişimimizi canlı ve sıcak tutan zihinsel ve bedensel bir ibadet; zekat ise ihtiyaç sahipleriyle ilişkilerimizi canlı ve sıcak tutan vicdanî ve malî bir ibadettir. Namaz; Allah’a yönelip dua etmek için ‘vaktimizin’ bir kısmını; zekat ise dua almak ve dua olmak için ‘nakdimizin’ bir kısmını can–ı gönülden vakfetmektir.
Namaz ruhumuzu arındırır. Zekat ise hem ruhumuzu hem de servetimizi arındırır. Zekatla, fakir ve ihtiyaç sahiplerinin servetimiz içindeki haklarını ayırarak malımızı, dünyevi tamahkarlık ve servet tutkusundan kurtularak da ruhumuzu arındırırız.
Zekat; zenginle fakir arasındaki mesafeleri ortadan kaldıran, verenin de alanın da hayatına bereket kazandıran çok yönlü bir ibadettir. Zekat, dünyanın en büyük toplumsal dayanışma ve yardımlaşma ibadetidir. Milyonlarca ihtiyaç sahibi kardeşimiz zekatla kimsesiz olmadıklarının farkına varır, dertlerine derman bulur. Borç batağındakiler selamete, yolda kalanlar sevdiklerine kavuşur. İlim irfan peşinde koşan öğrenciler, eğitimlerini kolayca tamamlama fırsatı bulur.
Kardeşlerim!
Ramazan ayına özel ibadetlerden biri de fıtır sadakası, yani fitredir. Fitre ibadeti, ömrümüzün en bereketli dönemi olan Ramazan’a ulaşmanın ve bayrama kavuşmanın bir şükrü olarak yerine getirilir.
Kişisel olgunluğun önemli göstergelerinden biri empati yapabilme yeteneğine sahip olmaktır. Empati, en basit ifadesiyle, kişinin kendisini başkasının yerine koyarak onları anlaması ve onlarla aynı hissiyata sahip olmaya çalışması anlamına gelir. Belli bir imkan içinde bayrama ulaşabilen mü’minler, bu imkanlardan yoksun kardeşlerini unutmazlar; fitrelerini vererek onların da bayram sevincine ortak olmalarını sağlamış olurlar. Böylece, toplumsal farklılıkların kavgaya, çekişmeye değil, tanışma ve dayanışmaya hizmet etmesi sağlanmış olur.
Fitre miktarı, bir kişinin bir günlük temel beslenme ihtiyacının en alt limiti olup Almanya genelinde bu miktar asgari 10 Euro olarak belirlenmiştir. Kişi, kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu aile bireylerinin fitrelerini bayramdan önce mutlaka ihtiyaç sahiplerine ulaştırması gerekmektedir.
Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) olarak bu yıl da zekat, fitre ve bağışlarınızı ihtiyaç sahiplerine ulaştırıyor; yedi kıtada veren el ile alan el arasında şeffaf, güvenilir ve sağlam bir köprü olmaya devam ediyoruz..
Fitre, zekat ve bağışlarınızın başta Türkiye ve Suriye’deki depremzede kardeşlerimiz olmak üzere, dünyanın bütün mazlum ve mağdurları için büyük bir umut olduğunu unutmayın. Bağışlarınızla ayrıca, ‘Uluslararası İlahiyat Programı’, ‘Erdemli Öğrenci Evleri’ ve ‘İslam Düşüncesini Destekleme Programı’ gibi çok sayıda eğitim faaliyetini destekliyoruz. Bunun yanında farklı branşlarda lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimi gören öğrencilere burs vererek eğitim hayatları için can suyu oluyoruz.
Rabbim, samimiyetle yaptığımız ve yapacağımız tüm ahiret yatırımlarımızı katında kabul eylesin. Ömrümüz Ramazan gibi bereketli, ahiretimiz bayram gibi sevinçli olsun.
DİTİB Hutbe Komisyonu
[1] Bakara, 2/177.