Hicret

 

بِسْمِ اللهِ الْرَّحْمَنِ الْرَّحِيمِ

وَالَّذِينَ آمَنُواْ وَهَاجَرُواْ وَجَاهَدُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَالَّذِينَ آوَواْ وَّنَصَرُواْ أُولَئِكَ هُمُ الْمُؤْمِنُونَ حَقًّا لَّهُم مَّغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرِيمٌ

Bismillâhirrahmânirrahîm
[Rahmân ve rahîm Allah’ın adıyla]
“İman edip hicret eden ve Allah yolunda cihad edenler ve (muhacirleri) barındırıp (onlara) yardım edenler var ya; işte onlar gerçek mü’minlerdir. Onlar için bir bağışlanma ve bol bir rızık vardır.”

 
[Enfâl sûresi, âyet 74]


Muhterem Müslümanlar,

İnsanlık tarihindeki en önemli dönüm noktalarından biri de Hz. Peygamber (sav) ve ona inanan mü’minlerin Mekke’den Medine’ye hicret etmeleri olmuştur. Hicret, terk etmek, uzaklaşmak demektir. Hicret, Allah’ın dinini yaşayabilmek, insanlığı bu kutlu mesajla buluşturabilmek için göze alınan zorlukların adıdır. Anadan, babadan, yardan, vatandan, evlattan hatta candan Allah için vazgeçmektir hicret. Allah’a ve Resûlüne bağlılığın, Allah yolunda fedakârlığın, dünyalıklardan vazgeçmenin, yalnızca Allah rızasını seçmenin bir göstergesi; iman uğruna her zorluğu göze almanın bir ifadesidir.

Değerli Mü’minler,

Sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed (sav), yaklaşık on üç yıl boyunca Mekke halkına İslam’ı tebliğ etmiş ve onları Hakk’a bağlanmaya davet etmiştir. Mekke müşrikleri bu daveti ilk zamanlar önemsememiş, ilerleyen yıllarda ise Müslüman olanların sayısının hızla arttığını görünce İslam’ın ışığını söndürebilmek için baskı ve zulüm yoluna gitmişlerdir. Artık Mekke’de İslam’ı yaşama imkanı kalmayan mü’minler, Allah’ın emriyle pek çok sıkıntılara katlanarak Medine şehrine göç etmişlerdir. Mekke’nin muhacirlerine Medine’nin ensarı kucak açmış ve tarihte şahit olunabilecek en muhteşem kardeşlik örneğini bizlere göstermişlerdir.

Rabbimiz muhacir ve ensarı yüce kitabında şöyle müjdelemektedir: “İman edip hicret eden ve Allah yolunda cihad edenler ve (muhacirleri) barındırıp (onlara) yardım edenler var ya; işte onlar gerçek mü’minlerdir. Onlar için bir bağışlanma ve bol bir rızık vardır.” [1]

Kıymetli Mü’minler,

Hicret; karanlıktan aydınlığa çıkışın, bedevîlikten medeniyete yükselişin adıdır. Bir kaçış değil, yeniden doğuştur. İmanın maddî güçler karşısındaki başarısıdır. Hicret; yardımlaşma, dayanışma, paylaşma, dostluk ve samimiyet demektir. İlk Müslümanların inançları uğruna gösterdikleri fedakarlıkların, özverinin en güzel ifadesidir.

Değerli Cemaat,

Hicret, Müslümanlar için, bulundukları beldede inancını yaşama imkânı kalmadığında takip edilebilecek yollardan biridir. Nitekim Rabbimiz “Kim Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde gidecek çok yer de bulur, genişlik de” [2] buyurarak hicret yolunun nice hayırlarla dolu olduğunu bildirmiştir. Peygamber Efendimizin “Gerçek muhacir (hicret eden) Allah’ın yasakladığı şeylerden kaçan, onları terk eden kimsedir.” [3] sözü ise hicretin sadece maddî değil, aynı zamanda mü’minin kalbine doğru gerçekleşmesi gereken manevî bir eylem olduğuna dikkat çekmektedir.

Bizler de Resulullah’ın mesajına kulak verip, haramları terk ederek, çirkinliklerden uzak durarak, batılı ve bid’at olanı bırakıp hak olanla meşgul olmaya çalışarak her daim hicret halinde olabiliriz. Ne mutlu kulluğa, itaate, ibadete hicret edebilenlere.

[1] Enfal, 8/74.
[2] Nisâ, 4/100.
[3] Ebu Davud, “Sünnet”, 14.

Huriye AKBIYIK
Münih Merkez Camii Din Görevlisi

Cookies erleichtern die Bereitstellung unserer Dienste. Mit der Nutzung unserer Dienste erklären Sie sich damit einverstanden, dass wir Cookies verwenden.

We also use analytics & advertising services. To opt-out click for more information.