“İlahi, hamdini sözüme sertâc ettim.
Zikrini kalbime mirac ettim.
Kitabını kendime minhâc ettim.
Ben yoktum sen var ettin; varlığından haberdar ettin.
Aşkınla gönlümü bikarar ettin.
İnayetine sığındım, kapına geldim,
Kulluk edemedim, affına geldim.
Şaşırtma beni, doğruyu söylet; neş’eni duyur, hakikati öğret.
Sen duyurmazsan ben duyamam,
Sen söyletmezsen ben söyleyemem.
Sen sevdirmezsen ben sevemem.
Sevdir bize hep sevdiklerini, yerdir bize hep yerdirdiklerini.
Yâr et bize erdirdiklerini.”[1]
Kardeşlerim!
Tekbir, tesbih ve dualarla başladığımız bu kutlu gün hepimize hayırlı olsun, mübarek olsun. Peygamberimiz (s.a.s) böyle bir bayram gününde hutbesini okurken ashabına şöyle seslenmişti: “Bu gün ilk işimiz, bayram namazı kılmak sonra dönüp kurban kesmektir. Kim böyle yaparsa sünnetimize uymuş olur.[2]
Bizler de Efendimiz’in çağrısına uyarak, mescidleri dolduran milyarlarca kardeşimiz arasındaki yerlerimizi aldık. İşte şimdi aynı safta kardeşçe, yanyana, omuz omuzayız
İyilik, hayır ve takva ile olgunlaşarak ulaştığımız bu günler Rabbimizin kullarına bir ihsanı ve ikramıdır. Zira bayramlar, kardeşliğin, paylaşmanın, birbirimizi karşılıksız sevmenin sözde kalmayıp hayatımıza, ilişkilerimize yansıdığı özel günlerdir. “Mü’minler ancak kardeştirler.”[3] ayetinin bütün mana ve sırlarıyla sosyal hayatımızı çepeçevre sarıp sarmaladığı, zengin-fakir, amir-memur, büyük-küçük, işçi-patron, kadın-erkek herkesin aynı duygu ve heyecanlarda buluştuğu günlerdir bayramlar.
Bugün Müzdelife ve Mina’dan yalın ayak başı açık akın akın Kâbe’ye akan milyonlarca mü’minin dualarında biz varız. “Lebbeyk Allahumme lebbeyk” nidalarıyla teslimiyetlerini haykıran kardeşlerimize biz de buradan katılıyor ve “Namazlarımız, ibadetlerimiz, hayatımız ve ölümümüz alemlerin rabbi Allah içindir” diyerek Allah’a yönelmenin ve O’na kul olmanın coşkun sevinç ve heyecanını paylaşıyoruz.
Dünyanın mazlum ve yoksul insanlarına uzanan iyilik elimiz olan kurbanlarımız sahiplerine ulaşmak üzere. Kurban bağışlarıyla mutluluklarına ve sofralarına birer lokma olarak katıldığımız nice kardeşlerimiz içten dua ve teşekkürlerini gönderiyorlar bizlere. Modern dünyanın bencil değerlerine inat, mutlu ve huzurlu olmanın başkalarını mutlu etmek ve sevindirmekle mümkün olduğunun farkındayız elhamdülillah. Kalplerimize iman, merhamet ve incelik bahşeden Rabbimize hamdolsun.
Kıymetli Kardeşlerim!
Geliniz, bayramları bayram gibi yaşayalım. Bunun için önce ailelerimizden başlayarak eşimiz ve çocuklarımızla bayramlaşalım. Anne-babalarımız mutlaka bizi bekler, onları bekletmeyelim. Gözleri yolda, kulağı telefon sesinde mahzun bekletilen bir anne-babanın vebalini kim taşıyabilir ki! Yakınlarımız, komşularımız ve bütün dostlarımızdan oluşan bir mutluluk halesi olsun bayramlarımız. Ve hiç kimse bu çemberin dışında kalmasın.
Dargın olduğumuz hiç kimse kalmasın bu bayramda. Bilelim ki, “Bir müslümanın din kardeşine üç günden fazla dargın durması (ve bu şekilde) karşılaştıklarında birbirlerinden yüz çevirmeleri helâl değildir.”[4]
Hutbemi bitirirken siz kıymetli cemaatimizin ve İslâm âleminin Kurban bayramını bir kez daha tebrik ediyorum. Hepinize aileniz ve sevdiklerinizle birlikte sağlık, afiyet, iman ve amel-i salih üzere bir ömür; geçmişlerinize de rahmet ve mağfiret niyaz ediyorum.
Mahmut Kervan
Rheinfelden DİTİB Camii Din Görevlisi
[1] Hak Dini Kur’an Dili, Elmalılı Hamdi Yazır
[2] Buharî, îdeyn, 3.
[3] Hucurât, 49/10.
[4] Buharî, İsti’zan, 9.