Yetim ve Kimsesiz Çocuklar

Aziz Kardeşlerim!
Okumuş olduğum âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Haksızlıkla yetimlerin mallarını yiyenler şüphesiz karınlarına ancak ateş tıkınmış olurlar; zaten onlar alevlenmiş ateşe gireceklerdir.”1

Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) de işaret ve orta parmağını birleştirerek: “Gerek kendisine ve gerekse başkasına ait herhangi bir yetimi görüp gözetmeyi üzerine alan kimse ile ben, cennette işte böyle yan yanayız.”2 buyurmuştur.

Kıymetli Müminler!
Peygamberimiz (s.a.s)’in amcası Ebû Tâlib’in oğlu Cafer (r.a), Mûte Şavası’nda düşmanla kahramanca çarpışarak şehit düşmüştü. Bu kutlu sahabi, ardında üç yetim bırakmıştı. Allah Resûlü (s.a.s), “kardeşim” dediği Cafer’in derin bir hüzün çökmüş olan evine geldi. Kendisi de bir yetim olan Kutlu Nebi, ailenin yürek burkan haline dayanamadı. Bir anneyi, bir babayı, bir eşi, bir dostu kaybetmek, artık onun hatıralarıyla yaşamak kolay mıydı? Ancak, hayat bir imtihandı ve imtihan geride kalanlar için hala devam ediyordu. Resulullah (s.a.s), “Bugünden sonra kardeşime ağlamak yok.” diye söze başladı ve “Getirin bana kardeşimin çocuklarını.” dedi. Cafer’in yetimleri, tıpkı annelerini kaybetmiş kuş yavruları gibi Efendimizin karşısına dizildiler.3 Allah Resulü, onları öpüp kokladı, bağrına bastı, başlarını okşadı, teselli etti; ömrü boyunca Cafer’in yetimlerine kol kanat gerdi ve onlar için her fırsatta dua etti.4

Kardeşlerim!
Yetimler, önceliklidir. Çünkü onlar, bizlere Allah’ın birer emanetidir. Bu çocukların bazısı şehit çocuklarıdır, bazısı annesini ya da babasını hastalığa, kazaya kurban vermiştir. Kimileri de daha çocukluklarını yaşayamadan şehirleri yıktığı kadar ruhları ve yarınları da yıkan savaşın soğuk yüzüyle karşılaşmıştır. Yerlerinden, yurtlarından, aile sıcaklığından mahrum kalmışlardır. Anneleri, babaları artık yanlarında değildir… Onlar himaye edilmeyi herkesten çok hak ederler. Onlar Efendimizin yanındaki Enes olmayı arzularlar. Onlar, tıpkı yetim kalan Beşir gibi Allah Resul’ünden müjde almayı umut ederler. Yetimler, belki merhametten yoksun bir evde, belki bir yetiştirme yurdunda, belki de bir sokak başında kendilerine uzanacak bir şefkat, bir merhamet eli beklerler. Kendilerini hayata bağlayacak, yarına dair ümitlerini diri tutacak bir ışık gözlerler. Onlar, hepimizin yetimleridir. Her birimiz onlardan sorumluyuz. Kendilerine sahip çıkıp, yüklerini hafifletmekle mükellefiz. Onların, kendileriyle barışık, dinine, milletine ve bütün insanlığa faydalı bireyler olarak yetişmeleri konusunda her birimize düşen görevler var. Hemen yanı başımızda zararlı alışkanlıkların pençesine tutulmuş her bir yetim, kimsesiz, yalnız ve garibin içler acısı hali hepimizin derdi olmalıdır.

Değerli Kardeşlerim!
Gelin hep birlikte dünya coğrafyasında en fazla ezilen ve yardıma muhtaç olan yetim ve kimsesiz çocukların diline, dinine ve milliyetine bakmadan gönüllerine girmeye çalışalım. Onların dualarında yer alalım. Topluma faydalı birer bireyler olması için maddi ve manevi olanaklarımızı sonuna kadar kullanalım. Bir yetime sahip çıkarak, onun eğitiminden aile kurmasına varıncaya kadar tüm ihtiyaçlarıyla elimizden geldiği kadar ilgilenmeye çalışalım. Bununla birlikte ruhi gıdaları olan sevgimizi de esirgemeyelim. Şunu unutmayalım ki; bunları yaptığımızda en büyük iyiliği yine kendimize yapmış olacağız. Yapacağımız bu iyilikler katılaşmış kalplerimize, huzursuzluk çeken hanelerimize bir can suyu gibi gelecek ve Allah’ın huzuruna da alnımız ak bir şekilde çıkmamızı sağlayacaktır.

 

DİTİB Hutbe Komisyonu

 


[1] Nisa Suresi,4/10

[2] Müslim, Zühd, 42

[3] Nesâî, Zinet, 57

[4] İbn Hanbel, I, 205

Cookies erleichtern die Bereitstellung unserer Dienste. Mit der Nutzung unserer Dienste erklären Sie sich damit einverstanden, dass wir Cookies verwenden.

We also use analytics & advertising services. To opt-out click for more information.