بِسْمِ اللهِ الْرَّحْمَنِ الْرَّحِيمِ
وَالْعَصْرِ إِنَّ الْإِنسَانَ لَفِي خُسْرٍ إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَتَوَاصَوْا بِالْحَقِّ وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ
[Rahmân ve rahîm Allah’ın adıyla]
“Asra yemin ederim ki, insan gerçekten ziyan içindedir. Bundan ancak iman edip iyi ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır.”
Muhterem Müminler,
Hayatımızdan bir yıl daha geçti. İmtihan dünyasına gözünü açan evlatlarımız oldu. Ama yıl içerisinde Rahmet-i Rahmâna yürüyen kardeşlerimiz de oldu. Kederlerimiz oldu. Belki de yüce Mevlâ tarttı bizim imanımızı. Lütfetti bazen, şükredecek mi diye. Bazen eksiltti verdiği nimetlerden, sabredecek mi diye. Bazılarımız şifa bulmak için gittiği doktordan dermansız derdi olduğunu öğrenerek ayrıldı, kederlendi. Gerçek kederin âhireti kaybetmek olduğunu hiç aklından çıkarmaması gerekirken, „Dünya hayatının oyun ve eğlenceden ibaret olduğunu“ [1] dünyanın faniliğini unuttu.
Sevinçlerimiz oldu geçtiğimiz yıl içerisinde. Kimi emekli ikramiyesine sevindi, kimi maşına gelen zamma, aldığı yeni arabaya, çocuğunun mezuniyetine… Geride bıraktığımız 2013 yılında başka türlü sevinenler de vardı dünyamızda. Mesela sabah uyandığında evinin üzerine bir bomba düşmediğini fark edince, sevindi bazıları. Bir kör kurşuna hedef olmadan geçen güne sevindi. Soluduğu havanın kendisini zehirleyen kimyasal gaz içermediğine sevindi. Kan ve barut kokan dünyasında bir ayağını kaybetse de diğerinin varlığına sevindi. Yaratıldığı günden bu yana belkide en zengin dönemini yaşayan dünyada, açlıktan ölen yüzbinlerin yanında, ölmeyip hayatta kaldığına sevindi kimileri. Bu kadar çok sevinilecek şey varken dünyada, fazla kilolarımıza üzüldük. Arabamızın eski model olmasına üzüldük. Her akşam mükellef bir sofraya oturduğumuz halde benzer şeyleri yediğimize üzüldük. Bir ömür ayakkabıyla tanışmayanların olduğu dünyamızda yeni aldığımız kıyafetimize uygun renkte ayakkabı bulamadığımıza üzüldük. Şükretmemiz gereken nimetler miyarımız bozulunca bize keder kaynağı oldu.
„Biz bu Kur’ânı dirilere nasihat olsun diye gönderdik“ [2] diyen bir Mevlâ’mız varken, kulak tıkadık Kur’ân-ı Kerîm‘in nasihatine, anlamaya çalışmadık kelâmullahı. Sadece ölülerimize okuyarak kendimizi kandırdık.
Dünyanın aldatıcılığını Rabbimiz bize, “Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret ve beğendiğiniz meskenler size Allah’tan, Peygamberinden ve O’nun yolunda mücadele etmekten daha sevgili ise, artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin! Allah, fasıklar topluluğunu doğru yola erdirmez.” [3] buyurarak hatırlatırken, biz dünya malına esir olduk. Dünya nimetleri, kendi rızkımızı teminin yanısıra, yetimi, mazlumu, muhtacı, mustazafları gözetmek için bizlere bahşedilmişken, biz onları saydıkça sayan biriktiren [4] acizlerden olduk.
Zamanın sahibi, birbirine hakkı ve sabrı tavsiye eden, imanını salih amelle süsleyen kullar değilsek kaybettiğimizi, [5] hatırlatıyor bizlere. Zevklerine esir olan ve zevkini imanına perde eyleyip kaybedenlere soruyor: „Yeryüzünde kaç sene kaldınız?“ [6] Onlar da cevap veriyor: „Bir gün, ya da bir günden daha az bir süre kaldık.“ [7]
Değerli müminler,
Ömür hızla ilerliyor… Kimimiz on beşinde, kimimiz kırkında, kimimiz ellisinde. Çocuk olduğumuz günlere dönüp baktığımızda hemen yanı başımızda dün gibi duruyor. Ömrümüzden daldan düşen yaprak misali bir yıl daha gitmek üzere. Ahiret yolculuğunda ilerlerken takva azığı ile azıklanmadan [8] geçen bir yıla sevinmek mi, yoksa yeni yıla ışık tutması için üzerinde düşünmek mi gerek, iyi hesap etmeliyiz.
Müminin hayatında eğlenmenin de kutlamanın da, meşru çizgiler içerisinde olması gerektiğini asla unutmamalıyız. Müslüman olmayanların, inanç ve değerlerine saygılı olmak imanî ve insanî bir gerekliliktir. Fakat, İslam akîdesinde yeri olmayan inanç ve fiilleri hayatımıza taşıyacak unsurları, eğlence kültürü adı altında içselleştirmek, mü‘minin yaşantısında ne kadar doğru bir davranıştır, tekrar düşünmeliyiz.
Hutbemin sonunda yeni yılın, kardeşliğin, fedakârlığın, şefkatin tekrar insanlık tarafından hatırlanmasına vesile olmasını temennî ediyorum. Zulüm ve gözyaşının dindiği, hukuksuzluğun ortadan kalktığı, kardeşliğin tesis edildiği, paylaşımın ve infâkın fiiliyata dönüşmüş bir değer olarak insanlık hayatında kendisine yer bulduğu bir yıl bahşetmesini Yüce Mevlâ‘dan niyaz ediyorum.
[1] Ankebût, 29/64.
[2) Yasin, 36/70.
[3] Tevbe, 9/24.
[4] Hümeze, 104/2.
[5] Asr, 103/1-3.
[6] Mü’minun 23/112.
[7] Mü’minun 23/113.
[2] Bakara, 197.
Yusuf DİKMEN, Recklinghausen DİTİB Merkez Camii Din Görevlisi