بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
وَ سَارِعُوا اِلَى مَغْفِرَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ وَ جَنَّةٍ عَرْضُهَا السَّمٰوَاتُ وَالْاَرْضُ اُعِدَّتْ لِلْمُتَّقِينَ
Bismillâhirrahmânirrahîm
[Rahmân ve rahîm Allah’ın adıyla]
“Rabbinizin bağışına, genişliği göklerle yer arası kadar olan ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanmış bulunan, cennete koşun”
[Al-i İmrân sûresi, âyet 133]
قَالَ رَسُولُ اللهِ (صلعم):
اللَّهُمَّ بَارِكْ لَنَا فِي رَجَبَ وَ شَعْبَانَ وَ بَارِكْ لَنَا رمَضَانَ
Peygamber Efendimiz (s.a.s.) buyuruyor:
“Allah’ım! Recep ve Şaban aylarını bize bereketli, Ramazan ayını da mübarek kıl.”
[Ahmet b. Hanbel, 1/259]
Muhterem Mü‘minler,
Yüce Rabbimizin rahmetini Müslümanlara bol bol ihsân ettiği belli vakitler vardır. Kamerî aylardan Recep, Şaban ve Ramazan, manevî bereketi bol olan zamanlardır. İnşallah üç ayların başlangıcı Recep Ayı’na önümüzdeki Çarşamba günü kavuşacağız. Perşembeyi Cumaya bağlayan gece ise Regaib kandilini idrak edeceğiz. İslam Ümmeti tarafından üç aylar bereket ve mağfiret mevsimi olarak kabul edilmiştir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) Recep ayı girdiğinde; “Allah’ım! Recep ve Şaban aylarını bize bereketli, Ramazan ayını da mübarek kıl.” [1] diye duâ ederdi.
Bu mübarek zamanlar, dünya hayatının meşguliyetleriyle bunalan ruhlarımızı dindirmek, Yüce Allah’ın merhametine sığınmak için büyük fırsatlardır. Unutmamak gerekir ki yapılacak duâlar, tövbeler, istiğfarlar, iyilikler, hayır ve hasenâtlar, üzüntü ve sevinçlerin paylaşılması, Rabbimizin katında mükâfatını bulacaktır. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de: “Rabbinizin bağışına, genişliği göklerle yer arası kadar olan ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanmış bulunan, cennete koşun” [2] buyurulmaktadır.
Zamanımızı bu bilinçle değerlendirirsek, hem Mevlâ’mızın af ve mağfiretine kavuşur hem de ruhlarımızı huzura erdiririz.
Muhterem Cemaat,
Öncelikle bu ayları fırsat bilerek, yüce Rabbimizin “Bu, kendisinde şüphe olmayan kitaptır. Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için yol göstericidir” [3] buyurduğu Kur’ân’ı çokça okumalı, âyetlerdeki hikmetleri düşünmeli, emir ve yasaklarından ders almalı, gökleri ve yeryüzünü, zerreden küreye varıncaya kadar - başta kendi yaratılışımız olmak üzere - bütün mahlûkatı tefekkür ederek, hikmetini kavramaya çalışmalıyız. Namazın her rekâtında okuduğumuz Fatiha suresinde; “(Allah’ım!) yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz” [4] ilâhî buyruğunu idrak ederek, kulluğumuzun derecesini bir daha gözden geçirmeli; “Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil” [5] duâsıyla da, Kur’ân yolunda daim olmaya çalışmalıyız.
Kardeşlerim,
Bu gecede Rabbimizle, yakınlarımızla ve çevremizle bağlarımızı yeniden gözden geçirmeli, bu vesileyle iyi bir mü‘min olmanın iman-ibadet-ahlâk bütünlüğünü sağlamaktan geçtiğini, bir kez daha hatırlamalıyız. Doğruluk ve dürüstlüğün, paylaşımın, hak ve hukuka riayetin, barış içinde yaşamanın, saygının insânî erdemlere ulaşılabilecek, en üstün değerler olduğunu bilmeliyiz.
Değerli kardeşlerim, değerli hanımlar, sevgili gençler ve çocuklar; her birinizin kandilini tek tek tebrik ediyor, bütün mü‘minlere ve insanlığa hayırlara vesile olmasını niyaz ediyorum. Duâlarımız kabul, ibâdetlerimiz makbûl, hal ve hareketimiz sünnet üzere olsun.
[1] Ahmet b. Hanbel, 1/259.
[2] Âl-i İmrân, 3/133.
[3] Bakara, 2/2.
[4] Fatiha, 5
[5] Fatiha, 6-7
Hutbe Komisyonu