Sünnet-i Seniyye’ye İttiba ve İmam Buhârî

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ 

وَمَنْ يُطِـعِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَيَخْشَ اللّٰهَ وَيَتَّقْهِ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْفَٓائِزُونَ 

وقال النبي صلى الله تعالى عليه وسلم:

تَرَكْتُ فِيكُمْ أَمْرَيْنِ لَنْ تَضِلُّوا مَا تَمَسَّكْتُمْ بِهِمَا كِتَابَ اللَّهِ وَسُنَّةَ نَبِيِّهِ.

 

Aziz Mü’minler!
Okuduğum hadis-i şerifte Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmaktadır: “Size iki şey bırakıyorum. Bunlara sıkı sıkıya sarıldığınız sürece doğru yoldan asla sapmazsınız. Bunlar Allah’ın kitabı Kur’an-ı Kerim ve Rasûlünün sünnetidir.”[1]

Kıymetli Mü’minler!
Temel hadis kitaplarında yer alan bu hadis, tarih boyunca müslümanların hayatına yön veren ve istikametini belirleyen en önemli hadislerden biri olmuştur. 

Aziz Mü’minler!
Bildiğiniz gibi, Rasûlüllah (s.a.s.), hayatta iken bir yandan her nazil olan ayeti vahiy kâtiplerine yazdırıyor, diğer yandan da her inen ayet çok sayıda hafız tarafından derhal ezberleniyordu. Peygamber Efendimiz’in (s.a.s.) vefatından bir süre sonra, çeşitli malzemeler üzerinde yazılı bulunan ve hafızların ezberinde olan Kur’an ayetleri Hazreti Ebubekir zamanında toplanarak bugün elimizde tuttuğumuz şekliyle Mushaf-ı Şerif haline getirildi. “Kur’an’ı biz indirdik. Onu koruyacak olan da biziz.”[2] ayet-i kerimesi de böylece tecelli etmiş oluyordu.
İnanıyoruz ki Kur’an-ı Kerim, ebedi bir hidayet kaynağı olarak insanlığı kıyamete kadar aydınlatmaya devam edecektir. 

Değerli Mü’minler!
Efendimiz’in (s.a.s.) ikinci emaneti ise sünnetiydi. Müslümanlar için Rasûlüllah’a uymak Yüce Allah’ın kesin bir emridir. Bu emir Yüce Kur’an’ın pek çok ayetinde şöyle ifade edilmektedir:

“De ki: “Allah'a itaat edin, Peygamber'e de itaat edin. Eğer itaatten yüz çevirecek olursanız şunu bilin ki, O’nun sorumluluğu O’na, sizin sorumluluğunuz da size aittir. ...”[3]

“Kim Allah’a ve Rasûlü’ne itaat eder, Allah’tan korkar ve O’na karşı gelmekten sakınırsa, işte onlar ebedî kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.”[4]

“De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.”[5]

Aziz Mü’minler!
Rasûlüllah’a (s.a.s.) uymanın birinci yolu Yüce Kur’an’ın emirlerine sıkı sıkıya bağlanmaktır. İkinci yolu ise, Yüce Kur’an’ı en güzel şekilde açıklayan, sözleri ve davranışlarıyla da onu uygulayan, Hazreti Âişe’nin ifadesiyle ahlakı ve yaşayışı Kur’an olan Efendimiz’in (s.a.s.) sünnetine ittibâ etmektir. 
Bunun için de Efendimiz’in (s.a.s.) sözlerinin ve davranışlarının da Kur’an-ı Kerim gibi bir araya getirilmesi gerekiyordu. İşte İslam tarihinde, bu büyük ve tarihi vazifeyi ifa eden de muhaddisler olmuştur. 
Muhaddislerin çalışma alanı Hazreti Peygamber’e nispet edilen rivayetlerdir. Tarih boyunca yüzlerce, hatta binlerce muhaddis, Efendimiz’den (s.a.s.) gelen nebevî mesajın en doğru şekilde günümüze intikal etmesi için olağanüstü bir gayret ortaya koymuşlardır. Büyük hadis imamları, kendilerine ulaşan bir rivayeti, haftalar hatta aylar süren zorlu ve meşakkatli yolculuk şartlarına rağmen, bizzat kaynağına gitmeden ve kendilerine hadisi rivayet eden kişinin doğruluğunu ve güvenilirliğini teyid etmeden almamışlardır. Sünnet-i Seniyye, yani Hazreti Peygamber’in (s.a.s.) nebevî mirası, bize böylesine büyük bir fedakârlık ve gayretin neticesinde ulaşmıştır. 
İşte bu büyük hadis âlimlerinden biri de İmam Buharî’dir. İmam Buharî, 60 yıllık hayatında, Hazreti Peygamber’e ait bir sözü bizzat kaynağından duyup öğrenmek için onbinlerce kilometre yol kat etmiş, döneminin başta Hicaz bölgesi olmak üzere, Bağdat ve Basra gibi önemli ilim merkezlerinde büyük hadis âlimlerinden istifade ederek binlerce hadis-i şerifin bize intikal etmesini sağlamıştır. Kur’an-ı Kerim’den sonra en sağlam ve güvenilir kaynak olarak kabul edilen eser olan Sahîhu’l-Buhârî adlı hadis külliyatı da işte bu büyük hadis âlimine, Muhammed b. İsmail el-Buharî’ye aittir.
Hayatları ve rahatları pahasına Hazreti Peygamber’in (s.a.s.) sünnet-i seniyyesinin bize intikal etmesini sağlayan ve dünyada eşi-benzeri olmayan bir ilim geleneğini bizlere miras bırakan bütün hadis âlimlerine minnet ve şükran borçluyuz. 
Mîlâdî 1 Eylül 870 tarihinde, böyle bir Cuma gününde toprağa verilen İmam Buharî’ye ve bu ilim geleneğine hizmet etmiş bütün âlimlerimize Yüce Rabbimden gani gani rahmetler niyaz ediyorum. Ruhları şâd olsun, mekânları cennet olsun. Cumamız mübarek olsun.

DİTİB Hutbe Komisyonu

 


[1] İmam Malik, Muvatta’, Kader, 3.

[2] Hicr, 15/9.

[3] Nûr, 24/54.

[4] Nûr, 24/52.

[5] Âl-i İmrân, 3/31.

Cookies erleichtern die Bereitstellung unserer Dienste. Mit der Nutzung unserer Dienste erklären Sie sich damit einverstanden, dass wir Cookies verwenden.

We also use analytics & advertising services. To opt-out click for more information.