Allah’ın seçilmiş elçisi, İslam’ın tebliğcisi, hakikatin müjdecisi Sevgili Peygamber Efendimizin “Allah’ım bizi Ramazan ayına eriştir” duasında bulunduğu bir Ramazan ayına, bir kutlu ve bereketli mevsime ermenin sevinci içerisindeyiz. Seviniyoruz, zira manevi bir iklim bizleri kuşatıyor, bu manevi iklimde maddenin esaret zincirleri çözülüyor, insana kalıcı huzur, erdem ve başarı getirmeyen arzular gemleniyor, bencil ve süfli istekler zincirleniyor...böylece insan manevi bir iklimde yükseliyor, yükseldiği yerde kaldığı takdirde de yüceliyor.
Yüce dinimiz İslam’ın amacı da insanı yüceltmek değil mi? Hakikatin bilgisi, bilginin doğrusu ve faydalısı, maddenin ve evrenin keşfi, ahlâkın kemâli, davranışların düzgünlüğü, yalan ve iftiranın en iğrenç azıklığı, iyiliğin menfaat beklemeyeni, üslubun insanı üzmeyeni, kalbi kırmayanı, yüzün maskeli olmayanı, düşüncenin kargaşa çıkarmayanı; iddianın insanları ayrıştırmayanı; nefsin hep ben demeyeni, adaletin hakim kılınması, Hak önünde eşit kalınması, ele hassas adalet terazisinin alınması; ibadetin huşuu, duanın içtenliği ve tevbenin pişmanlığını derinde hissetmenin etkisi; ve daha nice yüzlerce tanımlamalar, ilkeler, öğütler ve teşvikler. Hepsi insanı yüceltmek için değil mi?
Bir fark ediş, bir yükseliş ve yüceliş fırsatını bize sunan bir Ramazan ayında, bu ayda inen Kur’an’ın lafız ve anlamında buluşarak inşallah iç dünyamızı arındırmak, değerler dünyamızı beslemek, eksiklik, ihmal ve yanlışlarımızı gözden geçirmek, insani sorumluluklarımızın bir kez daha farkına varmak çabasında olacağız.
Böyle bir çaba ile, ister „yaz sonrası sonbahar başlarında yağıp yeryüzünü tozdan temizleyen yağmur kelimesinden (ramdâ), isterse güneşin şiddetli hararetinden taşların yanıp kızması anlamındaki (ramad) kelimesinden gelsin; ez cümle, Ramazan ayının edası, ihyası ve bereketi müminleri günah kirlerinden arındıracak, kalplerini parlatacak, kızgın yerin ayakları yaktığı gibi Ramazan da onların günahlarını yakarak yok edecek.
Bu aya mahsus oruç ibadeti ve oruçlu olma bilinci ile insan, bir taraftan hata ve eksikliklerinden kurtulma çabası, diğer yandan kötülük ve yanlışlarından uzak durma azmi sayesinde önemli bir nefis terbiyesi ve nefis murakabesine girecek, sadece kulluğunda samimi bir mümin değil, aynı zamanda davranışlarında içi dışı bir, tutarlı ve erdemli birey olma olgunluğana erişecektir.
Şayet oruçla bile kişi, sözü ve özü bir olmuyorsa, dilini yalandan, gönlünü bencillikten koruyamıyorsa, itham ve iftiranın vebâlinden korkmuyorsa, oruç tutsa bile oruç kendisini kötülükten tutmamış/korumamış olur ki, Rabbimizin insanların aç kalmasına ihtiyacı yoktur. Bu hususu Peygamber Efendimiz „ her kim yalan söylemeyi ve yalanla iş görmeyi bırakmazsa, Allah onun yemesini, içmesini bırakmasına değer vermez“ sözünde manidar bir tarzda ifade etmektedir.
Oruç, Rabbimizin verdiği sayısız nimete karşılık güzel bir şükür vesilesidir. Oruç sadece nefis murakebesi değil, aynı zamanda sahip olduğu nimetlerin farkında olma, kendisinden başka çevresi ile empati kurma, katılma ve paylaşma vesilesidir.
Bir Ramazan ayı vesilesi ile Almanya’da müslüman din kardeşlerimiz ve gayri Müslim komşu veya arkadaşlarımızla, kardeşliğin hukuku, komşuluğun nezaketi ve arkadaşlığın sorumluluğu ile ilgilenmemiz, bir araya gelmemiz, Ramazan ayının ibadetleri ile bizlerde oluşan maddi ve manevi güzellikleri sergilememize güzel bir vesile olmaktadır.
Bütün ibadetleri ve güzellikleri ile Ramazan ayı ve oruç, bir murakabe, bir arınma, bir olgunlaşma, bir şükretme ve paylaşma, sahip olduğu nimetlerin kıymetini farketme, sabrı keşfetme, sosyal çevre ile kaynaşma gibi nice bireysel ve toplumsal güzellikleri bize yaşatan manevi bir iklim olarak önümüzde…
Bu manevi mevsimin güzellikleri Almanya’nın biz Müslümanlarına ve bizler vesilesi ile parçası olduğumuz topluma hayırlar getirsin, hepimizin yeni bir Ramazan’ı kutlu ve bereketli olsun.
Kalbi selam ve saygılarımla.
Prof. Dr. Ali DERE
DİTİB Genel Başkanı