Ramazan Ayı ve Oruç

Aziz Kardeşlerim!
Bizleri müminler olarak bir kez daha Ramazan-ı Şerif’in rahmet ve mağfiret iklimine eriştiren Rabbimize hamd-u senalar olsun. Orucun bir mektep, ruhlarımızı zenginleştiren bir dost olduğunu bizlere öğreten Resul-i Ekrem Efendimiz’e salat ve selam olsun. Allah nasip ederse, 15 Mayıs Salı akşamı ilk teravih namazını, Çarşamba günü de ilk orucumuza başlayarak Ramazan ayına girmiş olacağız. Şimdiden Ramazan ayınızı tebrik ediyor, yapacağımız tüm ibadetlerimizin makbul olmasını, on bir ayın sultanı Şehr-i Ramazan’dan azami derecede istifade edebilmemizi Yüce Mevla’dan niyaz ediyorum.

Aziz Müminler!
Kur’an-ı Kerim’de orucun geçmiş ümmetlere de farz kılındığı haber verilmiştir.1 Bütün ilahî dinlerde emredilen oruç ibadeti, âkil-bâliğ olan, hastalık, yolculuk gibi geçerli bir mazereti bulunmayan her Müslümana farzdır. Geçerli bir mazereti olmadığı halde orucunu tutmayan bir Müslüman Allah’a karşı kulluk görevini yapmamış ve Ramazan’ın bütün bir yıla sârî feyiz ve bereketinden mahrum kalmış olur. Sevgili Peygamberimiz (s) bu hususu şöyle ifade etmişlerdir: “Kim hasta ve bir mazereti olmaksızın Ramazan ayından bir gün oruç tutmazsa, daha sonra senenin bütün günleri oruç tutsa yine bu orucu yerine getirmiş olamaz.”2

Kardeşlerim!
Ramazan bir ibadet ve tâât ayı olduğu kadar bir eğitim ayıdır. Oruçlarımızla sabrı, iftarlarımızla şükrü, zekât ve sadaklarımızla paylaşmayı öğreniriz. Bütün bu güzellikleriyle ufkumuza doğan Ramazan ayı, inşaallah, din, dil, meşrep ve mezhep ayrımı yapmaksızın bütün komşu, akraba ve kardeşlerimize olan hukukumuzun ve sorumluluklarımızın gözden geçirileceği, dargınlıkların terk edileceği, Ramazan sevinç ve neş’esinin bütün dünyamızı kuşatacağı bir ay olacaktır.

Zira Kur'an-ı Kerim, nasıl insanlığı karanlıklardan aydınlığa çıkarmışsa, biz de bu ayı fırsat bilmeli, nefret, kin, öfke gibi kötü ve zararlı duygularla kararmaya yüz tutmuş kalplerimizi bu ayda Kur'an'la yeniden aydınlatmalıyız. Oruçlarımızı açacağımız iftar sofralarımızda, dünyanın dört bir tarafında açlık ve kıtlıkla imtihan olan kardeşlerimizi hatırlayarak onlara yardım elimizi acilen uzatmalıyız. Kalplerimizde huzur, sevgi, merhamet, paylaşma ve şefkat duygularının zirveye çıktığı bu ayda el açarak yapacağımız dualarımızda ise sadece kendimize değil, bilakis tüm İslam alemi ve insanlığın selameti ve esenliği için Rabbimize yalvarmalıyız.

Kıymetli Kardeşlerim!
İşte böyle bir atmosferde, her sene yüreklerimizi ve beldelerimizi aydınlatmak üzere gelen Ramazan ve oruç her türlü açgözlülüğümüzden, tutku ve tamahlarımızdan kurtulmamız için büyük bir fırsat sunmaktadır. Ramazan ve oruç, sahip olduklarımızın aslında bizim olmadığını, maddi ve manevi nimetlerin bir imtihan sebebi olduğunu bize hatırlatmaktadır. Dünyanın gelip geçici, ebedi ve kalıcı olanın ise ahiret olduğunu fark ettirmektedir. Ramazan bize gerçek zenginliğin mal çokluğu değil, gönül tokluğu olduğunu talim etmektedir. Dünyada saadetin, ahirette kurtuluşun yolunun servet yığmaktan değil, gönül kazanmaktan, dua biriktirmekten geçtiğini duyurmaktadır.

O halde Kıymetli Kardeşlerim! Gelin tuttuğumuz oruçların ve diğer ibadetlerimizin bizi her türlü kötülükten kurtarıp kanaat ve şükür sahibi müminler yapmasına izin verelim. Gelin kalplerimizi Ramazan’a teslim edelim. Hutbemi Sevgili Peygamberimiz’in bir müjdesiyle bitirmek istiyorum: “Kim Ramazan ayının faziletine inanarak, karşılığını da Allah’tan bekleyerek, Ramazan ayını ihyâ ederse, geçmiş bütün günahları bağışlanır.”3

 

DİTİB Hutbe Komisyonu

 

1 Bakara, 2/185                                                                  
2 Ebû Dâvûd, Savm, 38
3 Buhârî, Îmân, 28

Cookies erleichtern die Bereitstellung unserer Dienste. Mit der Nutzung unserer Dienste erklären Sie sich damit einverstanden, dass wir Cookies verwenden.

We also use analytics & advertising services. To opt-out click for more information.