Îsâr: Başkasının Mutluluğu

Cumanız mübarek olsun aziz kardeşlerim!

Yüce Rabbimizin zamanı ve mekânı,  rahmeti ve bereketiyle kuşattığı,  bütün insanlığa Rahman sıfatıyla tecelli ettiği Zilhicce ayındayız. Yarın yüz binlerce hacı Arafat dağında Cebel-i Rahme’de buluşup kucaklaşacak. Pazar günü yoksulların, mazlumların ve kimsesizlerin yarasına merhem olan kurbanlarımızı kesip onların bayramı olacağız. Gün merhamet günüdür. Gün başkasının mutluluğuyla mutlu olma günüdür. Gün ben değil, ‘’biz’’ deme günüdür. Gün, dünyanın bütün mazlum ve mağdurları, yoksul ve kimsesizleri, evini barkını terketmek zorunda bırakılmış mülteciler ve kıyıya vuran ölü çocuk bedenleri için yüreğimizdeki yangını hissetme günüdür.

Kardeşlerim!

Bütün insanlığa dünya ve ahiret saadeti va’d eden Yüce Dinimiz İslam’ın bize yüklediği en büyük sorumluluk kardeş olmaktır. İslam kardeşliği bir tercih meselesi değildir. Aksine inancımızdan, tarihimizden ve geleneğimizden gelen bir zorunluluktur. Zira Yüce Rabbimizin “Mü’minler ancak kardeştir”[1]fermanı, Sevgili Peygamberi-miz’in “Ey Allah’ın kulları! Kardeş olunuz”[2]emri,  kardeşliğin tesisini zorunlu kılmaktadır.

Ensar ve Muhacir arasındaki kardeşliği anlatan ve ‘îsâr ayeti’ olarak bilinen şu ayet-i kerimede kardeş olmanın ve kardeş kalmanın önemi ne güzel anlatılmaktadır: “Onlardan önce bu yurda yerleşmiş ve gönülden inanmış olanlar, kendilerine göç edip gelenleri severler, onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık duymazlar; kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin bencilliğinden korunmayı başarırsa işte kurtuluşa erecekler onlardır.”[3]

İman etmenin tabii sonucu kardeşini sevmektir. Kardeşini sevmenin tabii sonucu da îsârdır, yani fedakârlıkta bulunmak ve kardeşlerimizi kendimize tercih edebilmektir. Nitekim ayet-i kerimede tercih etmek şeklinde tercüme edilen îsâr kavramı; bir kimsenin kendisi ihtiyaç içinde bulunsa bile, sahip olduğu imkânları başkalarının ihtiyaçlarını karşılamak üzere kullanması, başkasının yararı için fedakârlıkta bulunması anlamına gelmektedir.

Aziz Kardeşlerim!

Geleneğimizde îsârın toplumsal barışı ve kardeşliği sağlamada ne kadar etkili olduğunu gösteren nice güzel örnekler vardır. Kaynaklarda ‘yedi evin hikâyesi’ olarak anlatılan şu kıssa gerçekten ibretlik bir kıssadır: “Bir gün sahabe-i kiramdan birine bir koyun başı hediye edildi. O da “Filan kardeşim ve ailesinin buna bizden daha fazla ihtiyacı var” diyerek hediyeyi ona gönderdi. O da bir başkasına… derken, koyun başı bu suretle tam yedi ev dolaşarak tekrar ilk sahibine dönüp geri geldi.”[4]

Evet, mutlu bir azınlık yerine topyekûn mutluluğu hedefleyen İslam’ın kardeşlik anlayışı işte budur.

Unutulmamalı ki! Mutluluğumuz başkasının mutluluğunda saklı. Başkasını mutlu etmeyen, başkasının yüzünü güldürmeyen,  başkasının bayramı olmayan hiç kimse gerçek saadeti ve mutluluğu yakalayamaz. Îsâr, mutlu ve huzurlu bir toplumun reçetesidir. Îsâr, kardeşliğin, birlik ve beraberliğin çimentosudur. Îsâr, cimriliğe, fakirliğe ve duyarsızlığa karşı bir sigortadır. Mü’min malıyla, canıyla ve duasıyla kardeşini önceleyebilirse Mekkeli muhacirlere kucağını açan Medineli ensâr gibi Kur’an’ın övgüsüne mazhar olur ve asr-ı saadeti kendi zamanına taşımış olur.

Kalbini bencillik hastalığından arındırabilenlere ne mutlu!

Ne mutlu, yüreği kardeşleri için çarpan engin gönüllü insanlara!

 

DİTİB Hutbe Komisyonu

 

[1] Hucurât, 49/10
[2] Müslim, Birr, 28
[3] Haşr, 59/9
[4] Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, VII, 503

Cookies erleichtern die Bereitstellung unserer Dienste. Mit der Nutzung unserer Dienste erklären Sie sich damit einverstanden, dass wir Cookies verwenden.

We also use analytics & advertising services. To opt-out click for more information.