Değerli Mü’minler!
Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “Kullarım, beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki), gerçekten ben (onlara çok) yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına cevap veririm. O halde, doğru yolu bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler.“[1]
Bir hadis-i şerifte ise Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmaktadır: “Allah’a, kabul edileceğine gerçekten inanarak dua ediniz. Biliniz ki Allah, ciddiyetten uzak ve umursamaz bir kalp ile yapılan duaları kabul etmez.”[2]
Kardeşlerim!
Sonsuz kudret ve merhamet sahibi olan Yüce Rabbimizin güzel isimlerinden bir tanesi ‘el-Mucîb’dir, yani duaları çokça kabul edendir. Yüce Allah, insanlar için bir yardımcı, destekleyici, koruyucu ve kollayıcıdır. O, bize bizden daha yakın olan; dua ve isteklerimize karşılık verendir. O’na hangi dilde dua edersek edelim, O bizi duyar ve dualarımızı kabul eder. O, güçsüzlerin, çaresizlerin yardımcısı ve en büyük dostudur.
Dünya hayatı meşakkatli bir yolculuktan ibarettir. Bu yolculukta insanın başına bazen sevindirici bazen de üzücü hadiseler gelmektedir. Sevinçli hallerimizde Rabbimize şükrederek dua ederiz. Üzüntülü hallerimizde ise sabreder, kurtuluş için yine Yüce Rabbimize sığınırız. “Dualarınız olmasa Rabbim size ne diye değer versin!”[3] ayetine kulak vererek samimi dualarımızla Allah katındaki değerimizin artacağını bilir ve ona göre Rabbimize isteklerimizi iletiriz.
Kıymetli kardeşlerim!
Yaratılış gayesi yalnız ve ancak Allah’a ibadet etmek[4] olan insanoğlu için dua; onu hayatta tutan en tabii ihtiyaçtır. Dua; insanın Rabbine doğrudan niyazda bulunduğu, insanı Rabbine en fazla yakınlaştıran ibadetlerin başında gelir. Nitekim Sevgili Peygamberimiz “İbadetin özü duadır”[5] buyurmuşlardır. Zira dua kul içindir, insanın kendi varlığını tanıması içindir. O halde kul, dua ederken Allah’ın huzurunda olduğunu bilmeli, O’na muhtaç olduğunu bütün benliğiyle hissetmeli, samimi ve ihlaslı bir şekilde O’na yönelmeli, O’nun rahmetini ümit edip azabından sakınmalıdır. Bir başka varlığı, insana şah damarından daha yakın olan Yüce Allah ile kendisi arasında aracı kılmamalıdır. Allah’tan, ahirette ve dünyada hayır getirecek şeyler istenmeli; imkânsız, faydasız ve haram şeyler istemekten sakınılmalıdır.
Hutbemi Yüce Kitabımız’da Rabbimizin bize öğrettiği şu dualar ile bitirmek istiyorum: (Ey Rabbimiz!) Ancak sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz. Bize doğru yolu göster. Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yolunu; gazaba uğramışların ve sapmışların yolunu değil!”[6]
“Ey Rabbimiz! Unutur veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma. Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme. Bize gücümüzün yetmediği işler de yükleme! Bizi affet! Bizi bağışla! Bize acı! Sen Mevla’mızsın bizim.”[7]
"Ey Rabbimiz! Bizi sana itaat edenlerden eyle; neslimizden de sana itaat eden bir topluluk ihsan eyle. Bize ibadet usullerimizi göster, tevbemizi kabul et; zira tevbeleri çokça kabul eden, çok merhametli olan ancak sensin."[8] “Sen bizim sahibimizsin; bizi bağışla ve bize acı! Sen bağışlayanların en iyisisin!”[9]
“Ey Rabbimiz! Bizi ve soyumuzdan gelecekleri namazı kılanlardan eyle. Dualarımızı kabul eyle! Hesap Günü’nde beni, annemi, babamı ve bütün müminleri bağışla!”[10]
“Ey Rabbimiz! Gireceğimiz yere doğruluk ve dürüstlük üzere girmemizi sağla; çıkacağımız zaman da doğruluk ve dürüstlük üzere çıkmamızı nasip et.”[11] “Bize katından bir rahmet ver ve içinde bulunduğumuz kötü durumlardan bizi kurtar ve bize doğruluğa ulaşmayı kolaylaştır.”[12]
“Ey Rabbimiz! Senin rahmet ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. Öyleyse, tevbe eden ve senin yoluna gidenleri bağışla, onları cehennem azabından koru! Rabbimiz! Onları da, onların atalarından, eş ve nesillerinden iyi olanları da kendilerine vâdettiğin Adn cennetlerine koy. Şüphesiz azîz ve hakîm olan sensin!”[13]“Ey Rabbimiz! Nûrumuzu tamamla, bizi bağışla; çünkü sen her şeye kadirsin.”[14]
“Rabbimiz! Bize göz aydınlığı eşler ve çocuklar bağışla ve bizi takvâ sahiplerine önder kıl!”[15]“Bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize katından bir rahmet ver. Şüphesiz sen çok cömert ve lütufkârsın.”[16] Âmin.
DİTİB Hutbe Komisyonu
[1] Bakara, 2/186.
[2] Tirmizî, Deavât, 65.
[3] Furkân, 25/77.
[4] Zâriyât, 51/56.
[5] Tirmizî, Daavât, 1.
[6] Fatiha, 1/5-7.
[7] Bakara, 2/286.
[8] Bakara, 2/128.
[9] A’raf, 7/155.
[10] İbrahim, 14/40-41.
[11] İsrâ, 17/80.
[12] Kehf, 18/10.
[13] Mü’min, 40/7-8.
[14] Tahrim, 66/8.
[15] Furkan, 25/74.
[16] Âl-i İmran, 3/8.