Aziz Mü’minler!
Bilgi ve teknoloji çağında yaşayan insanlar olarak yakinen biliyoruz ki, BİLGİ GÜÇTÜR. Bilgi gücünden yoksun insanların ve toplumların, varlıklarını onurlu bir şekilde sürdürmeleri mümkün değildir. Ancak günümüzde bilgiyle ilgili, neredeyse daha önemli hale gelen bir husus vardır ki, o da DOĞRU BİLGİDİR. Çünkü manipülasyon ve istismar aracı olan yanlış bilginin, toplumsal barış ve ahlakın en büyük düşmanı olduğuna her gün tanıklık ediyoruz.
Değerli Mü’minler!
Kur’an-ı Kerim her hal ve şart altında bilginin kaynağının araştırılmasını emreder.[1] Yanlış bilgiyle, insanların onurlarının ve haklarının çiğnenmesini ise büyük bir günah olarak kabul eder.[2] Doğru bilgi, insanın istikametinin şaşmaz pusulasıdır. Nitekim Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyururlar: “Doğruluktan ayrılmayın. Muhakkak ki, doğruluk iyiliğe, iyilik de cennete götürür. Yalandan sakının! Çünkü yalan kötülüğe, kötülük de cehenneme götürür.”[3]
Ancak bilmeliyiz ki, doğru davranış ancak doğru bilgi ile mümkündür. Dini yaşayışımız da mutlaka doğru bilgiye dayanmalıdır. Çünkü din insanın dünya ve ahiret saadetini temin amacıyla gönderilmiştir. Bu sebeple dinin sahih kaynaklardan öğrenilmesi hayatî bir sorumluluk olarak görülmelidir.
Kardeşlerim!
Düşünce tarihi birbiriyle çelişen fikir ve ideolojilerle doludur. Dinler tarihi de böyledir. İnsanın bütün bu düşünce ve fikir kalabalıklığı içinden salimen çıkabilmesi ise ancak doğru bilgi edinmesiyle mümkündür. Sahih kaynaklardan beslenmeyen dini bilgi, insanı hurafelere götürür. Hurafe ise sahih dini bilginin en büyük düşmanıdır. Bu sebeple hurafelerle örülü dinin, istismar aracına dönüşme riskini gören Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.s.) bir hadis-i şeriflerinde bizleri şöyle uyarmaktadır: “Kim dinimizde, dinin aslında olmayan bir şeyi uydurursa, o merduttur, makbul değildir.”[4]
Allah’ın Elçisi, vefatından kısa bir süre önce îrad ettiği Veda Hutbesi’nde de, ümmetinin doğru yoldan ayrılarak sapkınlığa düşmemesi için iki emanet bıraktığını şöyle duyurmuştu: “Ashabım! Size iki şey bırakıyorum. Allah’ın Kitabı Kur’an-ı Kerim ve Rasûlünün Sünneti. Bunlara sıkı sıkıya sarıldığınız sürece asla doğru yoldan sapmazsınız.”[5]
Aziz Mü’minler!
İstismar en fazla bilgisizlikten beslenir. Doğru ve yeterli bilgilerden yoksun insanların, daha kolay istismar edilebildiği bir hakikattir. Aldatmak dinimizce yasak kılınmıştır. Aldatmanın her türlüsü günahtır ve aldatmak, günah olduğu kadar bir kişilik bozukluğu ve ahlaki deformasyondur. Aldatmanın İstismarın en kötüsü ise dini duyguların sömürülmesi, dinden kaynaklı güven ve itimadın kötüye kullanılmasıdır.[6] Nitekim Türkiye’mizde 15 Temmuz 2016 tarihinde demokrasiye ve milli iradeye karşı gerçekleşen kalkışmanın arkasında da dini duyguların ve güvenin istismar edilmesi yatmaktadır.
İstismarın yol açtığı böyle acı bir tabloyla bir daha karşılaşmamak için bize düşen, güvenilir kaynaklardan öğreneceğimiz sahih dini bilgiyle hayatımıza yön vermektir. Kur’an-ı Kerim’in rehberliği ve Peygamberimiz’in örnekliğiyle hayatımıza istikamet vermektir. Manevi değerlerimizi ve dini duygularımızı istismar etmek isteyenlere fırsat vermemektir.
Hutbeme son verirken, söz konusu menfur darbe girişiminin yıl dönümünde, demokrasisini ve özgürlüğünü koruma uğrunda hayatını feda eden bütün şehitlerimize bir kez daha Rabbimden gani gani rahmetler diliyorum. Hayatta olan gazilerimize ise sağlıklı, bereketli ve hayırlı uzun ömürler niyaz ediyorum.
DİTİB Hutbe Komisyonu
[1] Hucurât, 49/6.
[2] İsrâ, 17/36.
[3] Müslim, Birr, 105.
[4] Buhârî, Sulh, 5.
[5] Imam Mâlik, Kader 3, II. 899.
[6] Fâtır, 35/5.