İnsanın Büyük İmtihanı: Zaman

Değerli Mü’minler!

Bağdat’ı bilirsiniz. Vaktiyle İslam medeniyetinin altın çağını yaşadığı dönemlerde Bağdat; ilmin, fennin ve hikmetin de altın yurduydu. Oldukça sıcak bir iklime sahip olan Bağdat’ta, bir gün, bir derviş, heybesine doldurduğu buz parçalarını satmak üzere, şehrin en kalabalık pazarına gider ve yüksekçe bir noktaya çıkarak alışveriş için gelen kalabalıklara buz parçaları ile dolu heybesini göstererek şöyle seslenir: “Sermayesi eriyen bu adama merhamet edin! Sermayesi eriyen bu adama merhamet edin!”

Kardeşlerim!

Derviş elbette heybesindeki buzları paraya çevirme derdinde değildi. Derviş bu çağrısıyla, aslında, dünyevi telaşenin en yoğun olduğu pazar yerindeki insanlara şu mesajı vermeye çalışıyordu: “Ey insanlar! Sizin ömrünüz de şu heybemdeki buzlardan farklı değildir. Ömür sermayenizi bir an önce iyilik ve hayırla kazanca dönüştüremezseniz, ömrünüz şu buz parçaları gibi hızla eriyecek, iyilik ve hayırdan yoksun olarak beş parasız bir şekilde Rabbinizin huzuruna çıkacaksınız. Öyleyse, ömür sermayeniz erimeden, vaktinizin kıymetini bilin ve bir an önce iyilik ve hayır yolunu tutun!”

Aziz Mü’minler!

Dünyaya iyilik ve takva üzere yaşaması için gönderilen insana Cenab-ı Hakk, sayısız imkân ve fırsatlar verdiği gibi, sınırsız nimetler de bahşetmiştir. Bu nimetlerin başında şüphesiz zaman gelmektedir. Ancak insanın değerlendirmede en fazla acze düştüğü nimetlerin başında da, ne yazık ki, yine zaman gelmektedir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) de bu hususa dikkatlerimizi çekerek, insanların çoğunun zamanı değerlendirmede aldandığını ifade etmektedir.[1]

Her nimetin şükrü kendi cinsinden olur. Malın şükrü infak etmekle, ilmin şükrü öğretmekle olduğu gibi, zamanın şükrü de vakti iyi değerlendirmekle mümkündür. Sınırlı bir zaman dilimi içinde yer aldığımız şu dünya hayatını ya iyi değerlendirerek ebedi saadeti kazanacak ya da kötülük ve isyan yolunu tutarak kayıp ve hüsranla neticelendireceğiz.

Aziz Mü’minler!

Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.s.); “Ölüp de pişman olmayan yoktur. İyi yolda olan daha çok iyilik yapmadığı için pişman olur; kötü yolda olan ise nefsini kötü yoldan çekip alamadığı için pişman olur.”[2] buyururlar.

Bir başka hadis-i şerifte ise şöyle buyururlar: “Kıyamet günü insan şu dört şeyden; ömrünü nerede harcadığından, ilmi ile amel edip etmediğinden, malını nerede kazanıp nereye harcadığından, vücudunu nerede yıprattığından sorguya çekilmedikçe Rabbinin huzurundan ayrılamaz.”[3]

Değerli Kardeşlerim!

365 günlük zaman dilimi olan yeni bir yıla girmiş bulunuyoruz. Allah ömür verirse, önümüzde 2024 yılına kadar çok iyi değerlendirmemiz gereken 365 günlük bir zaman dilimimiz var. Göz açıp kapayıncaya kadar hızlı geçecek olan bu bir yılımızı ve ömrümüzün kalan kısmını, taat, ibadet, hayır ve iyilik yolunda değerlendirmenin gayreti içerisinde olalım.

Hutbemizi bitirirken Rabbimizden duamız ve niyazımız şöyle olsun:  Ey Rabbimiz! Her günümüzü ve anımızı iyilik ve doğruluk üzere değerlendirmemizi nasip eyle. Doğruluk üzere yaşama irademizde bizi yardımsız bırakma. Lütuf ve inayetini eksik eyleme üzerimizden. Âmin.

 

DİTİB Hutbe Komisyonu

 

[1] Buharî, Rikâk,1.
[2] Tirmizî, Zühd, 59.
[3] Tirmizî, Kıyâmet, 1.

Cookies erleichtern die Bereitstellung unserer Dienste. Mit der Nutzung unserer Dienste erklären Sie sich damit einverstanden, dass wir Cookies verwenden.

We also use analytics & advertising services. To opt-out click for more information.