Muhterem Müslümanlar!
Dinî ve ahlakî bir prensip olan “Emr-i bi’l-ma’ruf ve nehy-i ani’l-münker“, her müslüman için iyiliği hâkim kılma ve kötülüğe engel olma yükümlülüğünü ifade eder. Kitap, sünnet ve icma ile farziyetinde ittifak edilen bu yükümlülük Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilmektedir: “Siz, insanlar için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. Çünkü siz, iyiliği emreder, kötülükten alıkoyarsınız ve Allah’a inanırsınız.”[1]
Değerli Kardeşlerim!
İyi, güzel ve doğruya dair her gayret, bizleri huzurlu bir hayata daha çok yaklaştırır. Bu nedenle mü‘min için emr-i bi’l-ma’ruf ve nehyi ani’l-münker, faziletli bir toplumun oluşturulması ve yaşatılması için vazgeçilmez bir görevdir.
İnancının bir gereği olarak, bu şuurla hareket eden mü’min, iyi düşünür ve iyi davranır; iyilik ve güzelliğin sadece kendisi ve çevresiyle sınırlı kalmasını değil, bütün yeryüzüne hâkim olmasını arzu eder; bunun için çalışır.
Bu şuurla hareket eden mü’min, insanlara karşı şefkatli davranır. İyiliğin karşılığının ancak iyilik olduğunu bilir. Hayatının her alanında dürüstlüğün ve doğruluğun yanında yer alır. Kolaylaştırır, zorlaştırmaz; müjdeler, nefret ettirmez.[3] Kötülüklerin son bulması için elinden gelen gayreti gösterir. Kötülüğe göz yummaz. Dilini yalan ve iftirayla, zihnini su-i zanla kirletmez. İnsanların şeref ve haysiyetlerinin birbirine emanet olduğu bilinciyle fitne ve dedikodu gibi asılsız sözlerin peşine düşmez.
Aziz Mü’minler!
"Sadece içinizden zulmedenlere dokunmakla kalmayacak olan fitneden sakının. "[4] ayeti hepimize önemli sorumluluklar yüklüyor: Bu sebeple hiçbirimiz, toplumsal problemlere ilgisiz kalamayız. Bilakis, söz ve davranışlarımızla daima iyiliği hâkim kılacak bir çaba içinde olmalıyız. Çünkü öyle kötülükler vardır ki, zararı sadece o kötülüğü yapanlara değil, genci-yaşlısı, kadını-erkeğiyle bütün topluma dokunur. Bugün toplumumuzda rahatsızlık uyandıran olayların temelinde, o sorunlara karşı duyarsız kalan mü’minlerin sorumluluğu olduğunu aklımızdan çıkaramamalıyız.
Hutbemi, bu sorumluluğu daima aklımızda tutmamızı sağlayacak Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in bir çağrısıyla bitirmek istiyorum: “Bir kötülük gören kişi, eli ile değiştirmeye gücü yetiyorsa onu eli ile değiştirsin. Buna gücü yetmez ise dili ile değiştirsin. Buna da gücü yetmezse kalbi ile (o kötülüğe) tavır koysun, (onu hoş görmesin). Ve bu da imanın asgarî gereğidir.”[5]
DİTİB Hutbe Komisyonu
[1] Âl-i İmrân, 3/110.
[2] Lokman, 31/17.
[3] Buharî, 3/72.
[4] Enfâl, 8/25.
[5] Müslim, Îmân, 78.