Aziz Müminler!
Tövbe ve istiğfar, insan olmamız hasebiyle elimizden, dilimizden, gözümüzden velhasıl bütün bedenimizden sadır olan günahlardan arınma vesilesi ve Yüce Allah’ın hayatımızda temiz bir sayfa için bizlere açtığı bir rahmet kapısıdır.
Yüce Rabbimiz, Kur’an Kerim’de ilk insan ve ilk peygamber olan Hz. Âdem (as)’ın dilinden tövbe ve istiğfarı bize öğretirken aynı zamanda bunun önemine de işaret eder. Bilindiği gibi, Allah’ın yasağını çiğnediklerinden dolayı cennetten çıkarılan Hz. Âdem ve eşi Hz. Havva şöyle dua ederek bağışlanma dilediler. “Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.” Yüce Allah da onların bu yakarışlarına cevap vererek tövbelerini kabul etmiştir.[1]
Buna mukabil Yüce Allah’ın emrine itaatten yüz çeviren şeytan ise hatasını kabullenme ve af dileme yerine meşrulaştırma gayreti içerisine girdi ve Allah’ın rahmetinden kovuldu. İşte bu iki örnekle Rabbimiz, insanlık âlemine aslında şu mesajı vermektedir: Hata ve günah, tövbe edilmesi durumunda insanı Hazreti Âdem yapar. Hata ve günahta ısrar ise insanı Allah’ın rahmetinden uzaklaştırarak şeytan yapar.
Kardeşlerim!
Tövbe kapısı ardına kadar açıktır ve ecelimiz gelene kadar da açık kalacaktır.[2] Öyleyse bize düşen, her daim bu kapının eşiğinden içeride durmaktır. Her daim samimiyetle, pişmanlıkla, kararlılıkla O’nun merhamet ve keremine sığınmaktır. Gündelik hayatın problemleri içinde yorgun düşen zihinlerimizi, türlü günahlarla kararan gönüllerimizi, kötü sözlerle kirlettiğimiz dillerimizi zikirle, tövbe ve istiğfarla diri tutup arındırmaktır.
O halde geliniz, gönlümüzün derinliklerinden gelen tövbelerimizi ve bağışlanma dileklerimizi yalnız Rabbimize arz edelim. Hatalarımızdan ve günahlarımızdan bir daha dönmemek üzere yüz çevirelim.
DİTİB Hutbe Komisyonu