Değerli Mü’minler!
Bir gün ashabıyla birlikte otururlarken, namaz vaktinin geldiğini gören Efendimiz (s.a.s.) yanındaki Bilal’e dokunarak şöyle buyurdular: “Haydi kalk Bilal ve bize huzurun çağrısı olan ezanı oku!”[1]
Hazreti Âişe Validemiz de Peygamberimiz’in namaza olan düşkünlüğünü şöyle anlatmaktadır: Rasûl-i Ekrem (s.a.s.) geceleyin kalkıp bazen ayakları şişinceye kadar namaz kılardı. Bunun üzerine ona; “Yâ Resûlallah! Senin geçmiş ve gelecek bütün günahların bağışlandığı halde niye böyle kendini yoruyorsun?” diye sorunca, "Allah'a şükreden bir kul olmayayım mı, ey Âişe?" diye cevap verdiler.[2]
Yüce Kur’an’da da namazın insan ve toplum üzerindeki olumlu etkisi şöyle anlatılmaktadır: “Namazı kıl, çünkü namaz kötülük ve çirkinlikten alıkoyar. Allah’ı anmak elbette en büyük şeydir. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.”[3]
Kardeşlerim!
Namaz, dinî hayatımızın direği ve İslam’ın beş esasından biridir. Namaz, Allah’a imandan sonra mü’minlerin sorumlu tutulduğu en öncelikli görevdir. Sevgili Peygamberimiz bu sorumluluğu şöyle ifade etmişlerdir: “Kıyamet günü insanın ilk sorguya çekileceği şey namaz olacaktır.”[4]
Namaz gündelik hayatımızda yalpalamadan doğruluk ve istikamet üzere yaşamamızın en önemli teminatıdır. Cenab-ı Hakk şöyle buyurmuşlardır: “(Ey mü’minler!) Sabır ve namazla yardım dileyin. Bununla birlikte namaz Allah’a samimiyetle bağlı olanlar hariç (çoğu insan için) gerçekten ağır bir yükümlülüktür.”[5]
Namaz, mü’minin miracı ve Allah’a en yakın olduğu haldir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuşlardır: “Kulun Rabbine en yakın olduğu an secde halidir. Öyleyse secdedeyken çokça dua ediniz.”[6]
Namaz insanı bütün manevi kirlerden arındırır. Bir hadis-i şerifte namazın bu özelliği şöyle anlatılmaktadır: "Ne dersiniz? Birinizin kapısının önünde bir nehir aksa ve o kimse her gün bu nehirde beş defa yıkansa, kirinden bir şey kalır mı? Beş vakit namaz da işte böyledir. Allah beş vakit namazla günahlarınızı silip yok eder."[7]
Namaz gündelik meşguliyetlerimize kurban edeceğimiz bir ibadet değildir. Mü’minlerin namazla ilgili duyarlıkları Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilmektedir: “Öyle kişiler var ki, ne ticaret, ne alış-veriş onları Allah'ı zikretmekten, namazı dosdoğru kılmaktan ve zekâtı vermekten alıkoyabilir; onlar, kalplerin ve gözlerin dehşetten allak bullak olacağı günden korkarlar.”[8]
Namaz her türlü kötülükten korunmanın da en güzel yoludur. Bu konuyla ilgili Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuşlardır: "Sabah namazını kılan kimse Allah'ın himayesindedir. Dikkat et o zaman ey Âdemoğlu! Allah, bizzat himayesinde olan bir konuda seni sorguya çekmesin."[9]
Namazın hata, günah ve kusurlarımızın bağışlanmasına vesile olduğunu Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle açıklamışlardır: "Size, Allah'ın günahları yok edip, derecelerini yükselteceği güzel bir şey söyleyeyim mi? Güzelce abdest alarak mescide doğru adım atmak, bir namazı kıldıktan sonra öteki namazı beklemek. Evet, işte yapmanız gereken budur."[10]
Cenab-ı Hakk, namazlarımızı bu esaslar dâhilinde kılabilmeyi nasip eylesin; ibâdât ve tââtımızı kabul buyursun; cümlemizi rızasına nail eylesin. Cumamız mübarek olsun. Âmin.
DİTİB Hutbe Komisyonu
[1] Ebu Davud, Edeb, 86.
[2] Müslim, Sıfâtü’l-Münâfikîn, 81.
[3] Ankebût, 29/45.
[4] Nesâî, Salât, 9.
[5] Bakara, 2/45.
[6] Müslim, Salât, 215.
[7] Buharî, Mevâkîtü’s-Salât, 6.
[8] Nûr, 24/37.
[9] Müslim, Mesâcid, 262.
[10] Müslim, Taharet 41.