Aziz ve Muhterem Mü’minler!
Cumamız, Bayramımız ve kardeşliğimiz mübarek olsun.
Bir dünya düşünün! Kimileri yılda sadece 3 kg. et tüketirken, kimileri 103 kg. et tüketiyor. Bir dünya düşünün! Kimileri açlıktan ölürken, kimileri tokluktan ölüyor ya da sağlığını kaybediyor. Bir dünya düşünün! Kimileri her gün bayram yaparken, kimileri ise bayram sevincinin ne olduğunu unutmuş, kimsesizlik ve yoksulluk içinde hayatta kalma mücadelesi veriyor. Ve bir gün düşünün! Garip gurabanın sevindiği, yetimlerin ve kimsesizlerin yüzünün güldüğü, hiç kimsenin ötekileştirilmediği ve herkesin kardeş ilan edildiği bir gün. İşte o gün bu gündür ve bugün bayram günüdür. Bugün ötekini mutlu etme günüdür. Bugün uzağı yakın kılma, birbirimizle yakınlaşma günüdür. Bağışladığımız kurbanlarımızla “mü’minler ancak kardeştir”[1] ayet-i kerimesinin hayat bulduğu gündür bugün. İnsanlığa böyle bir günü bahşeden ve bize böyle bir ibadeti meşru kılan Yüce Rabbimize hamdolsun. Bir kez daha Bayramınızı tebrik ediyorum. Siz değerli kardeşlerime sağlık ve esenlik içerisinde nice bayramlar diliyorum.
Kardeşlerim!
Hz. Ömer (r.a.) anlatıyor: “Bir seferinde Rasûlüllah (s.a.s)’den umreye gitmek üzere izin istedim. O da bana izin vererek şöyle seslendi: ‘Gidebilirsin Ömer kardeşim! Fakat dualarında bizleri de unutma!’ Sevgili Peygamberimiz o gün bana; ‘Ömer kardeşim!” diyerek öyle büyük bir söz söylemişti ki, vallahi dünyaları verseler bu kadar sevinemezdim.”[2] İşte bugün de, bizim kendilerine “kardeşlerim” dememizi bekleyen milyonlarca insan var yeryüzünde. Hz. Peygamber’in ‘Ey kardeşim Ömer!’ hitabı, o gün Hz. Ömer’i nasıl sevindirmişse bizim de kendilerine, ‘Kardeşlerim!’ dediğimizde onun gibi sevinecek ve onun kadar mutlu olacak nice mazlum, fakir ve garip kardeşlerimiz var âlem-i İslam’da.
Aziz Kardeşlerim!
Dinimizde iki türlü kardeşlikten söz edilir. Birincisi; üzüm salkımındaki taneler gibidir. Biri diğerine zarar vermez, birlikte büyür, birlikte gelişir ve birlikte sofraya gelir. Bu tür kardeşlik, hemen her gün kullandığımız ‘birlik ve beraberlik’ anlamındadır ve kardeşliğin en alt derecesidir. İkincisi ise; sıkılmış üzüm taneleri gibi tek bir şıra haline gelmektir. Kardeşliğin bu derecesinde “sen ben” yoktur, “biz” vardır. Ötekinde kaybolmak vardır. Kardeşini kendine tercih etmek vardır ve bu anlayış, kardeşliğin en üst mertebesidir. Sevgili Peygamberimiz’in şu hadis-i şerifi, bizlerden böyle bir kardeşlik anlayışını benimsememizi istemektedir: “Mü’minler birbirini sevmede, birbirine acıma ve şefkat göstermede bir vücut gibidir. Vücudun bir uzvu rahatsızlanırsa, diğer uzuvlar da uykusuzluk ve ateş ile onun acısına ortak olurlar.”[3]
Bizler de DİTİB ailesi olarak, böyle bir kardeşlik anlayışıyla yola çıktık. Almanya’daki derneklerimizi bu duygu ve düşüncelerle kurduk. Dünyanın neresinde yardıma muhtaç ve mazlum kardeşlerimiz varsa, her zaman onların yanında olmaya çalıştık. Sizlerin maddi ve manevi destekleriyle onların yüzünü güldürdük. Bu yıl da siz hamiyetperver kardeşlerimizin bağışladığı kurbanlarla Türkiye Diyanet Vakfı’mızın rehberliğinde yine dünyanın dört bir yanındaki mazlum ve muhtaçların umudu ve yaşama sevinci olduk. Allah da sizleri güldürsün, kazancınızı bol ve bereketli eylesin. Kurbanlarınızı kabul eylesin.
Cumamız ve bayramımız mübarek olsun.
DİTİB Hutbe Komisyonu
[1] Hucurât, 10.
[2] Ebû Dâvûd, Vitir, 23/1498; Tirmizî, Deavât, 109/3562; Ahmed b. Hanbel.
[3] Buhari, Edep, 27.