Muhterem Kardeşlerim!
Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Allah şöyle buyuruyor: “Allah yolunda infak edin. Kendi ellerinizle de kendinizi tehlikeye atmayın. İyilik yapın, şüphesiz Allah iyilik yapanları sever.”[1]
Değerli Mü’minler!
Ayette geçen ‘infak’ kavramının anlamı çok geniştir. Allah için yapılan tüm maddî ve manevî harcamalar ‘infak’ kavramı içinde değerlendirilir. Buna göre; zekât, fitre, sadaka da infakın çeşitlerindendir.
Arınma ve artma anlamlarına gelen “zekât” Kur’ân’da hep namazla birlikte zikredilmiştir. Nasıl namazla ruhumuzu ve bedenimizi arındırıyorsak, zekâtla da kazancımızı, malımızı, mülkümüzü arındırmış ve kirlerden temizlemiş oluyoruz. Kazancımızın helâl yoldan olması asıl olmakla birlikte, bazen farkında olmadan kazancımıza başkalarının hakları da karışıyor olabilir. İşte zekâtla kazancımıza bulaşan bu lekeyi temizlemiş ve hakkımız olmayan bir kazançtan kendimizi kurtarmış oluyoruz.
Diğer yandan zekâtın maddî ve manevî anlamda artma ve artırma özelliği vardır. Görünürde zekât malımızı azaltıyor gibi olsa da fakirlere yapılan yardımlarla onların da harcama yapmasını sağlıyor ve böylece ticaret hayatının canlanmasına ve herkesin kazanmasına vesile oluyoruz. Bu yönüyle zekât zenginin cömertliğini, fakirin sevincini artırır. Zekât fakirle zengin arasındaki muhabbeti artırır. Zekât, vereni, alanı ve tüm kesimleri sevindirerek toplumdaki huzur ve güveni artırır.
Değerli kardeşlerim!
Zekât, fitre ve sadaka gibi yardımlar zenginden fakire bir lütuf değil, zenginin fakire olan borcudur. Bu husus Kur’ân-ı Kerim’de şöyle vurgulanmaktadır: “Zenginlerin mallarında isteyebilen ve isteyemeyen muhtaçların belli oranda bir hakkı vardır.”[2] Bu sebeple, zekât ve fitreyi üzerimizdeki bir borç, fakirleri de alacaklı gibi görmek durumundayız. Ayrıca, yardıma muhtaç olanlardan değil de yardım edenlerden olduğumuz için Allah’a şükretmeliyiz.
Kardeşlerim!
İnfak ve sadakanın bir ahlâkı vardır. Yardımlarımızı bu ahlâka uygun bir şekilde yapmalıyız. Dinimiz insan onuruna ve şerefine her şeyden daha fazla önem vermektedir. İnsanları küçük düşürerek, kibirli bir tavırla yapılan yardımların hepsi boşa gidecektir. Bu tür yardımlar kişiye sevap kazandırmak şöyle dursun, onu günaha bile sokabilir. Nitekim Yüce Rabbimiz bu hususta şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler! Allah’a ve ahiret gününe inanmayanların insanlara gösteriş için yaptıkları yardımlar gibi, siz de başa kakmak ve incitmek suretiyle sadakalarınızı boşa çıkarmayın…”[3]
Kardeşlerim!
Zekâtın ve fitrenin, kimlere ve ne kadar verilmesi gerektiğini de iyi araştırıp öğrenmeliyiz. Gerçek ihtiyaç sahiplerini ve doğru kişileri bulmaya çalışalım. Hesaplarken en üst seviyeden hesaplamaya ve fazlasıyla vermeye özen gösterelim. Şeytan bizi fakirlikle korkutmasın, ellerimizi ve gönüllerimizi cimriliğe alıştırmasın. Allah yolunda yapılan harcamaların toprağa bırakılan bir buğday tanesi gibi, bereketlenerek ve çoğalarak kendimize döndüğünü unutmayalım.
Zekât ve sadaka başkalarına yapılan bir yardım gibi gözükse de aslında kendimize yaptığımız bir iyiliktir. Dünyadaki nice fayda ve güzelliklerinin yanında infakın ahiretteki karşılığı ise elbette çok daha büyük ve hayırlıdır. Nitekim Yüce Allah kerim kitabında şöyle buyurmaktadır: “…Hayır olarak harcadıklarınız kendi iyiliğiniz içindir. Ne infak ederseniz onu ancak Allah’ın rızasını kazanmak için yapın. Zira hayır olarak verdiğiniz ne varsa karşılığı size tam olarak verilir ve asla haksızlığa uğratılmazsınız.”[4]
Değerli Kardeşlerim!
40 yıldır Almanya’da müslüman toplumumuzun hizmetinde olan Diyanet İşleri Türk-İslam Birliği bu Ramazan’da da iyilik eliniz olmaya taliptir.
Gönül huzuruyla bağışlayacağınız fitre ve zekâtlarınızla ihtiyaç sahibi kardeşlerinize yardım edebilir, geleceğimizin mirasçısı öğrencilerimizin eğitim hayatına katkı verebilirsiniz. Bu vesileyle sizleri fitre ve zekâtlarınızı bağışlayarak tüm dünyada iyiliği egemen kılma ve geleceğimize sahip çıkma çabalarımıza destek olmaya davet ediyoruz.
Dünya ve ahiretimizin huzuru için emredilen zekât, fitre ve sadaka gibi malî ibadetlerimizi yerine getirerek nefsimizi arındırmayı ve insanların huzur ve mutluluğuna vesile olmayı Rabbim cümlemize nasip eylesin.
DİTİB Hutbe Komisyonu
[1] Bakara, 2/195.
[2] Mearic, 70/24-25.
[3] Bakara, 2/264.
[4] Bakara, 2/272.