Zor Zamanlarda Sorumluluklarımız: Evlerimizi Yeniden İhyâ Etmek

Muhterem Kardeşlerim!

Bir imtihan alanı olarak gönderildiğimiz bu dünya hayatında karşılaştığımız her olay ve yaşadığımız her durum bize bir şeyler öğretir. Olumlu veya olumsuz başımıza gelen her hadiseden çıkaracağımız dersler ve öğreneceğimiz pek çok şeyler vardır.

Bugün karşı karşıya bulunduğumuz salgın tehdidine de bu anlayışla yaklaşabilir ve bu durumu lehimize çevirmenin yollarını bulabiliriz. Yani içinde bulunduğumuz krizi kendimiz ve ailemiz için önemli bir fırsata çevirebiliriz. Nitekim Yüce Allah Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “Şüphesiz her zorlukla beraber bir kolaylık vardır. Gerçekten her zorlukla beraber bir kolaylık vardır.”[1]

Hayatımızı büyük oranda etkileyip sosyal ilişkilerimizi kısıtlayan ve zorunlu haller dışında bizleri evlerimizde kalmaya zorlayan bu durum, modern çağın etkisiyle uzaklaştığımız evlerimize geri dönmemize de vesile olmuştur. Dış dünya ile ilişkilerimiz kısıtlanırken, ailemizle ve yakınlarımızla daha fazla vakit geçirmemize sebep olmuştur.

İşte tam da bu noktada bizlere çok önemli görevler düşmektedir. Öncelikle zayıflamış olan aile bağlarımızı güçlendirmenin ve evlerimizi yeniden ihyâ etmenin yollarını arayabiliriz. Camilere gidemiyorsak evlerimizi birer mescide, okullara gidemiyorsak evlerimizi birer okula çevirebiliriz. Öğretmenden, hocadan mahrum kalıyorsak, bizler kendimizin ve ailemizin öğretmeni, hocası olabiliriz. Dinimize göre her yer mescittir. Camilerde yapılan bazı ibadetleri evimizde yaparak evimizi de Allah’ın evlerinin birer şubesi haline getirebiliriz. Böylece evlerimizi yeni bir dinamizm ve aksiyonun merkezine dönüştürebiliriz.

Kardeşlerim!
Hayat evde başlar. Öğrenme faaliyetine ve hayatı tanımaya evde başlarız. Evlerimiz bizim ilk okulumuzdur. Anne babamız ilk öğretmenlerimizdir. Ev sadece beton duvarlar, güzel mobilyalar ve barınma ihtiyacımızın karşılandığı yer demek değildir. İnsanın en özel, en derin, en samimi duygu ve davranışlarını yaşadığı ve yansıttığı mekânlardır evlerimiz.

Kişilik ve kimliğimizin oluşmaya başladığı ilk mekân, Allah’a kulluk için ilk merkezdir evimiz. İman, ahlâk ve ibadetlerin ilk tecrübe edildiği mekândır evimiz. Bu sebeple evlere hâkim olmak, evlerin açıldığı sokaklara ve topluma da hâkim olmaktır. Evleri ihyâ etmek toplumu da ihyâ etmektir. Evlerini hayatın ve değerler eğitiminin merkezi haline dönüştürmüş mü’minler, bakınız, Kur’an-ı Kerim’de nasıl övülmektedir: “İçlerinde [yalnız] kendi adı anılsın diye Allah'ın yükseltilmelerine izin verdiği evlerde, O'nun kudret ve yüceliğini sabah akşam dile getiren [öyle] kimseler [vardır ki,] bunları ne ticaret ne de kazanma hırsı Allah'ı anmaktan, namazı kılmaktan ve zekatı vermekten alıkoyabilir. Onlar, kalplerin ve gözlerin dehşetle döneceği günden korkarlar.” [2]

Kıymetli Kardeşlerim!

İnsan sorumluluk sahibi bir varlıktır. Kendisine, yaratıcısına ve tüm varlıklara karşı taşıdığı önemli sorumlulukları vardır. Vaktimizin çoğunu evlerimizde geçirdiğimiz bu olağanüstü dönemde, sorumluluklarımızı bir kez daha hatırlayıp yaratılış amacımız üzerine daha fazla tefekkür edebiliriz. “Mü’minler anlamsız ve faydasız işlerden uzak dururlar”[3] ayet-i kerimesinden hareketle, hem kendimiz hem de tüm insanlık için neler yapabileceğimiz üzerinde kafa yorabilir; zamanımızı verimli değerlendirerek faydalı işlerle meşgul olabiliriz.

Bu dönem tefekkür, tövbe, dua, yardımlaşmak ve kendimizi geliştirmek için büyük bir fırsattır. O halde geliniz, bu dönemi fırsata çevirerek şimdiye kadar yapmak isteyip de iş yoğunluğundan ve vakit darlığından dolayı yerine  getiremediğimiz görev ve sorumluluklarımıza sahip çıkalım. Bütün aile fertleri arasında kitap okuma seferberliği başlatalım. İnternet ve sosyal medyanın insanı tüketen sarmalından kendimizi kurtararak, dünya ve ahiretimize yarayacak faydalı işlerle meşgul olalım. Böylece insanlık ailesinin bir ve bütün olduğu gerçeğini fark etmemize yarayan bu yeni süreç, belki de on yıllardır sürüklendiğimiz çıkmazdan kurtularak insanlık lehine yeni bir çıkış yolu bulmamıza yardımcı olabilir. Yüce Kur’an’da buyurulduğu gibi: “... Olur ki, hoş görmediğiniz bir şey sizin için hayırlı, iyi ve güzel gördüğünüz bir şey de sizin için kötü ve zararlı olabilir. Allah bilir, siz bilmezsiniz.”[4]

 

DİTİB Hutbe Komisyonu

 

[1] İnşirâh, 94/5.
[2] Nûr, 24/36-37.
[3] Mü'minûn, 23/3.
[4] Bakara, 2/216.

Cookies erleichtern die Bereitstellung unserer Dienste. Mit der Nutzung unserer Dienste erklären Sie sich damit einverstanden, dass wir Cookies verwenden.

We also use analytics & advertising services. To opt-out click for more information.