Aziz Müminler!
Bir gün Peygamberimiz (s.a.s)’e sahabeden biri, “Kurtuluşun yolu nedir?” şeklinde bir soru sordu. Efendimiz, bu soru vesilesiyle tüm müminlere şu önemli tavsiyede bulundu: “Diline sahip ol! Fitneye bulaşma! Günahların için pişmanlıkla gözyaşı dök!”1
Değerli Kardeşlerim!
Dilimize sahip çıkmak sözlerimize ve konuştuklarımıza dikkat etmekle mümkündür. Zira sözlerimiz, sadece karşılıklı anlaşmamızı sağlamaz, aynı zamanda anlayışımızı, inancımızı, kanaat ve fikirlerimizi, hülasa karakter ve ahlakımızı ortaya koyar. Nitekim Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) bu hususa dikkat çekmek üzere şöyle buyurmuşlardır: “Kulun kalbi doğru olmadıkça imanı doğru olmaz. Sözü doğru olmadıkça da kalbi doğru olmaz.”2
Söz, özün, yani kalbin aynasıdır ve insanın sadece davranışını değil, aynı zamanda kader ve âkıbetini de belirler. Bu gerçeği Yüce Rabbimiz, hutbemin başında okuduğum âyet-i kerime ile şöyle haber vermektedir: “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğru söz söyleyin ki Allah sizin işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın.”3
Meşhur bir özdeyişte de bu gerçek şöyle ifade edilmiştir: “Söylediklerinize dikkat ediniz, düşüncelerinize dönüşür. Zira düşünce duyguya, duygu davranışa, davranış alışkanlığa, alışkanlık değerlere, değerler karaktere, karakter de kadere dönüşür.”
Kardeşlerim!
Güzel ve nezih konuşmak insanın Allah’a verdikleri sözler arasında yer alır.4 Güzel söz; hakkı, doğruyu akla, dine, örfe uygun bir şekilde yumuşakça söylemektir. Yoksa insanların hoşuna giden şeyleri söylemek değildir. Aksi takdirde bu yalan olur. Yalan ise asılsız, mesnetsiz söz demektir.
Ayet-i kerimelerde başta kelime-i tevhid olmak üzere her türlü hayırlı ve güzel söz, kökü sağlam, dalları semaya uzanan ve her zaman meyve veren bir ağaca benzetilir. Başta şirk olmak üzere her türlü kötü söz ise yerden koparılmış ayakta durma imkânı olmayan köksüz bir ağaç gibidir.5
Kıymetli Kardeşlerim!
Söz, güzel olmanın yanı sıra ahlaklı ve nezih olmalıdır. Sözün bir ahlakı, bir âdâbı vardır. Mümin, konuşmasıyla zarafet ve nezaketini yansıtmalıdır. Onun kelâmı, güzel ve hoş olmalı, insanın gönlüne akacak şekilde, samimiyetle, gönülden söylenmelidir. Efendimiz (s.a.s), insanları etkilemek için yapmacık sözler söyleyenleri, ağzını eğip bükerek gösteriş amacıyla söz sarf edenleri Allah’ın sevmediğini haber verir.6 Müminin insanlara lânet okuyan, kaba, çirkin, kötü sözlerle hakaret eden biri olamayacağını vurgular.7 Sadaka diye tanımladığı güzel sözün, kişiyi cehennem ateşine karşı koruyan bir kalkan olduğunu bildirir.8
Kardeşlerim!
Mü’minler olarak, hepimize düşen görev, sorumluluk bilinciyle hareket ederek her daim hak ve hakikatin peşinden gitmektir. İnsanî ilişkilerimizde empati, saygı, nezaket ve anlayışı kendimize şiar edinmektir. Her bir sözümüzün, her bir işimizin kıyamet günü hesabının sorulacağını unutmamaktır.
Rehberimiz, Efendimiz (s.a.s.)’in “Ya hayır söyle ya da sus!”9 buyruğu her daim şiarımız olsun.
Yaşar Akgül
Schwarzenbek Serrah Camii Din Görevlisi
1 Tirmizî, Zühd, 60
2 İbn Hanbel, III, 199
3 Ahzâb, 33/70-71
4 Bakara, 2/83
5 İbrahim, 14/24-26
6 İbn-i Hanbel, V, 378
7 Tirmizî, Edeb, 72
8 Tirmizî, Birr ve sıla, 48
9 Buhârî, Edeb, 31