Değerli Kardeşlerim!
Yüce Allah, insanın ferdî ve toplumsal hayatı ile ilgili ilkeler, kurallar, emirler ve yasaklar koymuştur. Kullarına elçiler göndermek suretiyle nasıl bir yol izlemeleri gerektiğini de göstermiştir. Bu çağrıya kulak verilmemesi halinde ise, hem bu dünyada hem de öbür dünyada insanı bekleyen sonuçlarıyla alakalı uyarılarda bulunmuştur [1]
Allah’ın koyduğu emir ve yasakların özüne bakıldığında görülecektir ki, bütün emir ve yasaklar bizim hem bu dünyamız hem de ahiret hayatımız için faydamıza olan şeylerdir. Çünkü bizi yaratan, bizi bizden daha iyi bilmektedir. Bu sebeple, insanın bu sınırlar içerisinde kalması en doğru yol olarak görülmektedir.
Değerli Kardeşlerim!
Günümüzdeki problemlere dikkatlice bakıldığında, pek çoğunun kural ve ilke tanımamaktan ileri geldiğini görürüz. Bakınız: Mesela, çağımızın hastalığı olan obezite, aşırı yemenin ve midenin sınırlarının zorlanması sonucu ortaya çıkan bir problem değil midir? İşlenen cinayetler, hırsızlıklar ve benzeri haksızlıklar insanların nefislerine ve hırslarına yenilmeleri ve haddi aşmaları neticesi değil midir? Nice kavga ve düşmanlıklar, dilimizin sınırlarını zorlayarak ağzımızdan çıkardığımız kötü ve uygunsuz sözlerin sonucu değil midir? İşte böyle, sosyal ve dinî hayatımızla ilgili kuralları ihlal ederek ve sınırlarımızı aşarak maalesef dünya ve ahiret saadetimizi kaybediyoruz.
Değerli Müslümanlar!
Haddi aşanlardan olup olmadığımızı nasıl bileceğiz? Hayatımızı hangi ölçülere göre yaşarsak sınır ihlali yapmamış oluruz? Bu ve benzeri sorulara verilebilecek en doğru cevap şudur: Helal ve haram bilincimizi koruyarak, ancak dengeli, uyumlu ve mutlu bir hayat sürdürebiliriz. Yüce Rabbimiz; “Peygamber mü’minlere iyiliği emreder, kötülüğü ise yasaklar; Aynı şekilde onlara temiz şeyleri helal, pis ve murdar şeyleri de haram kılar.”[2] buyurmaktadır. Sevgili Peygamberimiz’in bizlere gösterdiği yoldan gittiğimizde haddi aşmamış ve bize zarar veren her şeyden korunmuş olacağız.
Değerli Kardeşlerim!
Tüm bu uyarılara rağmen haddi aşanlar için de Rabbimiz yine engin rahmet kapısını ardına kadar açarak; “Ey kendi aleyhlerine olarak günahta haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Allah (dilerse) bütün günahları bağışlar; doğrusu O çok bağışlayıcı, çok merhametlidir”[3]buyurmuştur. Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.s) de işlenen günah ve yapılan hatalardan pişmanlık duyup tevbe edenler için, hutbelerimizde de her zaman okuduğumuz, şu müjdeyi vermiştir: “Günahından tövbe eden kimse, hiç günah işlememiş gibidir.”[4] Büyüklerimiz de “Zararın neresinden dönülse kârdır.” diyerek hata ve günahta ısrar etmememiz ve gecikmiş bile olsak yanlıştan bir an önce dönmemiz gerektiğini ifade etmişlerdir.
Ya Rabbi, bizleri haddi aşanlardan eyleme. Haddi aştığımızda da hata ve günahında ısrar etmeyen, tevbe eden ve tevbesi kabul olunan kullarından eyle! Âmin.
[1] Taha, 20/127.
[2] A'râf, 7/157.
[3] Zümer, 39/53.
[4] İbn Mâce, Sünen, Zühd, 30.