Aziz Mü’minler!
Bir hadis-i şeriflerinde Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.), hayatın olumlu veya olumsuz ani ve sürpriz durumlarına karşı mü’minlerin duruşunu över ve şöyle der: “Mü’minin durumu ne güzeldir! Çünkü her hâli kendisi için hayırlıdır ve bu durum sadece mümine mahsustur. Başına güzel bir iş geldiğinde şükreder; bu onun için hayır olur. Başına bir sıkıntı geldiğinde ise sabreder; bu da onun için hayır olur.”[1]
Sevgili Peygamberimiz bir başka hadis-i şeriflerinde de şöyle buyurmaktadır: “Bir mü’minin başının ağrıması, yorgunluğu, üzüntüsü, hastalığı, hatta ayağına diken batması… Bütün bunlar, onun günahlarının silinmesine vesiledir.”[2]
Değerli Kardeşlerim!
Hepimiz bir imtihan dünyasında yaşamaktayız. Âdem (a.s) ile Havva annemizden günümüze değin insanlık, türlü imtihanlara tâbi tutulmuştur ve kıyamete kadar da tabi tutulacaktır. Kimileri malıyla, kimileri evladıyla, kimileri canıyla, kimileri de fiziksel bir engelle denenir kulluk yolunda.[3] İlahî bir imtihan nedeni olan engellilik hali, insanın fiziksel bazı fonksiyonları açısından eksiklik olsa da, insanî ve imanî yönden asla bir kusur değildir. Bu sebeple mü’mine düşen bu imtihan sürecini sabır, olgunluk ve metanetle karşılamak, imkân ve kabiliyetlerinin farkına vararak kendine ve topluma yararlı iş ve faaliyetleriyle Rabbinin rızasına nail olmaya çalışmaktır.
Değerli Mü’minler!
İstatistiklere göre, Almanya nüfusunun yaklaşık yüzde onunu engelliler oluşturmaktadır.[4] Bundan dolayı engellilere yönelik her geçen gün onların hayatını kolaylaştırıcı ve toplumsal hayata aktif katılımlarını sağlayıcı yeni düzenlemeler hayata geçirilmektedir. Yüce dinimiz de, toplumun tamamına engellilere karşı önemli görev ve sorumluluklar yüklemekte ve görmeyenin gözü, duymayanın kulağı, güçsüzün eli, konuşamayanın dili olmamızı emretmektedir. Nitekim Peygamber Efendimiz, (s.a.s.) engelli kimselere yapılacak her türlü iyilik ve yardımı sadaka olarak değerlendirerek; “Gözü görmeyenlere rehberlik etmek, kulağı duymayan ve dilsizlere anlayabilecekleri şekilde anlatmak, derman arayan dertlinin yardımına koşmak, yaşlı ve güçsüz kişilerin koluna girip onlara yardım etmek, konuşmakta güçlük çekenlerin meramını ifade etmelerine yardımcı olmak… bütün bunlar sadakadır.”[5] buyurmuşlardır. Buna mukabil, engelli birine engel olmayı ve rahatsızlık vermeyi ise lanetlermiştir.[6] Unutmayalım ki, asıl engelliler; aklını, gönlünü, kalp gözünü, elini, dilini bilgiye, şefkate, merhamete, hikmete ve ilahi gerçeklere kapayıp, insanlığını ayaklar altına alanlardır. İnsanın Allah katındaki değeri, fizikî yapısı, rengi, ırkı, cinsiyeti, sağlam veya engelli oluşuna göre değil, iman, ibadet, takva ve güzel huylarına göredir.[7] İlâhî imtihanı kazanarak ebedî kurtuluşa ermek ise ancak takvâ ile mümkündür.
Aziz Mü’minler!
Yüce dinimiz, engellilere karşı sadece merhametli ve saygılı olmakla kalmamakta, bunun dışında engellilerin dâhil olabileceği bir toplum biçimini arzulamakta ve teşvik etmektedir. Özellikle cemaat çalışmalarında ve camilerde engellilerin kabulüne, katılımına ve gerektiğinde desteklenmelerine daha fazla gayret etmemiz gerekmektedir.
Engelli kardeşlerimize eğitim fırsatları sunmak, onlar için uygun mekânlar oluşturmak, onları kendilerini gerçekleştirebilecekleri alanlarda istihdam etmek, onların kabiliyet ve yeteneklerinden istifade etmek bizim dini ve insani görevimizdir. Bu şekilde engelli kardeşlerimiz becerilerini daha da geliştirebilir, hizmetlerimize ve çalışmalarımıza katkı sağlayabilir ve böylece topluluğumuzun değerli bir parçası olabilirler.
Hutbemizi Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’in bir hadis-i şerifi ile bitirelim: “Kim bir kardeşine yardım ederse Allah da ona yardım eder. Kim bir kardeşinin derdine derman olursa Allah da kıyamet günü onun derdine derman olur. Kim bir kardeşinin ihtiyacını görürse Allah da kıyamet günü onun ihtiyacını görür.”[8]
DİTİB Hutbe Komisyonu
[1] Müslim, “Zühd”, 64; İbn Hibbân, Sahîh, 7: 155 (2896).
[2] Müslim, Birr, 52.
[3] Bakara, 2/155.
[4] https://www.destatis.de/DE/Themen/Gesellschaft-Umwelt/Gesundheit/Behinderte-Menschen/_inhalt.html
[5] Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5/168-169.
[6] Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5/152-169; 1/317.
[7] Hucurat, 49/13.
[8] Buhârî, Mezâlim 3.