وَمِنْ آيَاتِهِ خَلْقُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَاخْتِلَافُ أَلْسِنَتِكُمْ وَأَلْوَانِكُمْ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّلْعَالِمِينَ
Değerli Kardeşlerim!
Yüce Allah’ın insanlığa en büyük ihsanı ve rahmeti olan ve Kur’an-ı Kerim’de “büyük bir ahlak üzere” olduğu bildirilen Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.), insanı insan yapan erdemlerin ve değerlerin odaklandığı yüce bir şahsiyettir. İslâm’ın öngördüğü kâmil insan modeli onun hayatında tecessüm etmiştir. Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de “Andolsun ki Resûlullah’da sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı zikredenler için mükemmel bir örnek vardır." uyurularak onun hayatı bizlere ‘yaşanabilir en güzel örnek’ olarak takdim edilmektedir.
Kıymetli Mü’minler!
İslam, farklılıkların doğal olduğunu kabul eder ve hatta dillerin ve renklerin farklı olmasının Allah’ın varlığının delillerinden olduğunu ifade eder: “O’nun kanıtlarından biri de, gökleri ve yeri yaratması, dillerinizin ve renklerinizin farklı olmasıdır. Şüphesiz bunda bilenler için ibretler vardır.” Ayrıca Kur’an’da “Rabbin dileseydi insanları elbette tek bir ümmet yapardı." buyurularak insanların farklılıklarının ilahi hikmetin ve sınavın bir parçası olduğu vurgulanmaktadır.
İnsanların birlikte yaşama ihtiyacı yaratılıştan gelen bir özelliktir ve bu aynı zamanda psikolojik olduğu kadar, sosyal ve iktisadî bir gereklilikten de kaynaklanmaktadır. Fertlerin huzur ve güven ortamında birarada yaşayabilmesinin ön şartı da bireyler arasındaki sevgi, saygı, hoşgörü, yardımlaşma, dayanışma ve kardeşlik bilincinin oluşmasıdır. Toplumda birlikte yaşama bilincinin oluşabilmesi için, öncelikle fertlerin birbirlerine karşı iyi niyet ve samimiyet taşıması, insan olarak birbirine saygı duyması, bencillik ve bireysel çıkarcılığın insanı yiyip bitiren girdabından kurtulup paylaşmanın manevi hazzına ermesi gerekir. Bireylerin, görev ve sorumluluklarını yerine getirmede ihmalkâr ve sorumsuz davranışlar sergilemesi halinde, sonuç hem toplum hem de fert için acı olmaktadır. Bir toplumda sorumluluğun yerini, sorumsuzluk, vicdanın yerini acımasızlık, diğerkâmlığın yerini bencillik, paylaşmanın ve dayanışmanın yerini cimrilik ve vurdumduymazlık alırsa, kişilerin en yakınlarına dahi itimat edemeyeceği derecede güven bunalımı yaşanırsa, orada toplumsal yapı çöküntüye uğramış demektir.
Değerli Mü’minler!
Toplumun fert üzerinde olduğu gibi, ferdin de toplum üzerinde hakları vardır. Sadece insanlara karşı değil, bütün canlılara karşı sorumlu olduğumuzu bildiren Kur’an, bir yandan bireysel anlamda şükür, takva, sabır, iffet, doğruluk, dürüstlük ve çalışkanlık gibi ahlâkî değerlerin önemine vurgu yaparken, diğer yandan birlikte yaşamanın gereği olarak paylaşma, af, dayanışma, fedakârlık gibi erdemleri ön plana çıkararak toplumsal yapıyı güçlendiren ahlaki ve insani erdemlere dikkatleri çekmektedir.
Bu rahmet yüklü kuşatıcı mesajın modern dünyaya sunduğu barış, esasen hepimizin Hz. Âdem’den geldiği ve Hz. Âdem’in de topraktan yaratıldığı gerçeğine dayanır. Böylece biz aynı insanlık ailesinin üyeleri olarak kardeşliğimizi, birbirimizi sevmeye olan ihtiyacımızı, faniliğimizi ve alçak gönüllü olmamız gerektiğini farkederiz. Sevginin vatanı bireyin gönül yurdudur; gönül yurdunun sahibi ise Yüce Yaratıcımızdır.
Bu anlayıştan hareketle, 2015 yılı Kutlu Doğum Haftası’nın ana teması „Hz. Peygamber ve Birlikte Yaşama Ahlakı“ olarak tespit edilmiş ve bu konu etrafında ulusal ve uluslararası düzeyde çeşitli etkinlikler düzenlenmektedir. Bu etkinlikler çerçevesinde Kutlu Doğum Haftası’nın yurtdışı açılış programı, inşallah, Diyanet İşleri Başkanımız Prof. Dr. Mehmet GÖRMEZ hocamızın iştirakleriyle 11 Nisan 2015 Cumartesi günü saat 15.00’te Köln Lanxess Arena’da gerçekleştirilecektir.
Bu programda, Avrupa ve Almanya’nın dört bir tarafından kadın-erkek, genç-ihtiyar toplumumuzun bütün kesimleriyle güçlü bir „birlikte yaşama mesajı“ verilmesi amaçlanmaktadır.
Programın şimdiden toplumsal barışımız açısından hayırlı ve bereketli geçmesi niyazı ile Cumanızı tebrik ediyorum.
Hutbe Komisyonu
1. Ahzâb, 33/21
2. Rum 30/22
3. Hûd, 11/118