Muhterem Müslümanlar!
Ölümü de hayatı da yaratan Yüce Allah’tır. Her canlı ölümü tadacaktır. Ölüm asla bir son ve yok oluş değil; aksine bütün canlılar için bir gerçekliktir. Ölüm, insan için geçici dünya hayatının sonu ve ebedi olan ahiret hayatının başlangıcıdır. Mümin olmanın şartlarından birisi de, ahiret hayatının varlığını kabul etmek ve öldükten sonra hesap vereceğine inanmaktır. Ahiret, herkesin dünyada yaptıklarının karşılığını göreceği, inananlar için esenlik yurdu, inkârcılar için ise pişmanlık ve azap yeridir.
Değerli Müminler!
Bildiğiniz gibi Müslüman, dünyanın geçici menfaatlerine aldanmayan ve bu dünyayı ahireti kazanma yeri olarak görüp ona göre yaşayan kimseye denir. O inanır ve bilir ki, ahiret hayatı daha değerli ve kalıcıdır. Kalıcı olanı geçici olana tercih etmesi ise, sahip olduğu aklın gereğidir. O, bu konuda: ”Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Müttaki olanlar için ahiret yurdu muhakkak ki daha hayırlıdır. Hâlâ akıl erdiremiyor musunuz?” çağrısına kulak vermiştir.
Muhterem Müminler!
Toplumların huzur ve güvenine katkı sağlayıp onları ayakta tutan, sahip oldukları doğru inanç kurallarıdır. Bu yönüyle dinimiz, sağlam inanç kuralları üzerine oturmuş yegâne dindir. Dinimizde dünya ve ahiret dengesi en mükemmel şekliyle korunmuş, dünya ahretin kazanç yeri sayılmıştır. Bu sebeple bizler, yaptığımız hiçbir iş ve attığımız hiçbir adımın boşuna olmadığına inanırız. Bizler her ne kadar Allah’ı görmesekte onun bizi gördüğüne inanarak, ona göre yaşar ve hayatımızı ona göre tanzim ederiz.
Kardeşlerim!
Ahirete inanan insan, ailesine, dostlarına, komşularına, yaşadığı topluma karşı görevlerini en iyi şekilde yerine getiren ve kimseye haksızlık etmeyen insandır.
Ahirete inanan insan, hırsızlık, yalan, iftira, gıybet gibi müslümana yakışmayan davranışlardan uzak olan; adaletli, doğru sözlü, iyilik yapmayı amaç edinmiş sevgi ve saygı insanıdır.
Ahirete inanan insan, sabır dolu, hayırda yarışan, amacı ahireti kazanmak olan, daima iyi davranışlar sergileyen, günahlardan uzak duran insandır. Kendisi ve içinde yaşadığı topluma zarar verecek her türlü kötü alışkanlıktan uzak duran insandır. Diğer taraftan o yaptığı zerre kadar iyiliğin mükâfatını, zerre kadarı da kötülüğün cezasını çekeceğine inanır.
Değerli Kardeşlerim!
Dünyanın alabildiğine süslü ahirette huzura götüren amellerin ise alabildiğine zorlaştığı bir zamanda yaşıyoruz. İşte böyle zamanlarda iyi insan olmak, faydalı işler yapmak, kötülüklerden uzak kalarak ahiret hazırlığı yapmak ve dahası hayır ehli olmak ve kalmak alabildiğine zordur. Her birimiz böyle zamanlarda farklı amellerle sınanmakta ve imtihana tabi tutulmaktayız. Ebedi aldananlardan olmamak için bu dünyanın geçici olduğunu, gerçek yurdun ahiret yurdu olduğunu asla unutmayalım. Ölümün bize her şeyden daha yakın olduğu bilinci ile yaşayalım. Dinimizin emirlerine uyalım, kötülüklerden uzak duralım. Kimsenin hakkına tecavüz etmeyelim. Dünyamızı iyi değerlendirerek ahireti kazanmanın gayreti içerisinde olalım.
Sözlerimi bir ayet mealiyle tamamlıyorum: “Kötülüklerden sakınanlara: Rabbiniz ne indirdi? denildiğinde, hayır indirdi derler. Bu dünyada güzel davrananlara güzel mükâfat vardır. Ve elbette takva sahiplerinin yurdu gerçekten güzeldir.”
Hutbe Komisyonu
1. En’am, 6/32
2. Nahl, 16/30
Değerli Müminler!
Bildiğiniz gibi Müslüman, dünyanın geçici menfaatlerine aldanmayan ve bu dünyayı ahireti kazanma yeri olarak görüp ona göre yaşayan kimseye denir. O inanır ve bilir ki, ahiret hayatı daha değerli ve kalıcıdır. Kalıcı olanı geçici olana tercih etmesi ise, sahip olduğu aklın gereğidir. O, bu konuda: ”Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Müttaki olanlar için ahiret yurdu muhakkak ki daha hayırlıdır. Hâlâ akıl erdiremiyor musunuz?” çağrısına kulak vermiştir.
Muhterem Müminler!
Toplumların huzur ve güvenine katkı sağlayıp onları ayakta tutan, sahip oldukları doğru inanç kurallarıdır. Bu yönüyle dinimiz, sağlam inanç kuralları üzerine oturmuş yegâne dindir. Dinimizde dünya ve ahiret dengesi en mükemmel şekliyle korunmuş, dünya ahretin kazanç yeri sayılmıştır. Bu sebeple bizler, yaptığımız hiçbir iş ve attığımız hiçbir adımın boşuna olmadığına inanırız. Bizler her ne kadar Allah’ı görmesekte onun bizi gördüğüne inanarak, ona göre yaşar ve hayatımızı ona göre tanzim ederiz.
Kardeşlerim!
Ahirete inanan insan, ailesine, dostlarına, komşularına, yaşadığı topluma karşı görevlerini en iyi şekilde yerine getiren ve kimseye haksızlık etmeyen insandır.
Ahirete inanan insan, hırsızlık, yalan, iftira, gıybet gibi müslümana yakışmayan davranışlardan uzak olan; adaletli, doğru sözlü, iyilik yapmayı amaç edinmiş sevgi ve saygı insanıdır.
Ahirete inanan insan, sabır dolu, hayırda yarışan, amacı ahireti kazanmak olan, daima iyi davranışlar sergileyen, günahlardan uzak duran insandır. Kendisi ve içinde yaşadığı topluma zarar verecek her türlü kötü alışkanlıktan uzak duran insandır. Diğer taraftan o yaptığı zerre kadar iyiliğin mükâfatını, zerre kadarı da kötülüğün cezasını çekeceğine inanır.
Değerli Kardeşlerim!
Dünyanın alabildiğine süslü ahirette huzura götüren amellerin ise alabildiğine zorlaştığı bir zamanda yaşıyoruz. İşte böyle zamanlarda iyi insan olmak, faydalı işler yapmak, kötülüklerden uzak kalarak ahiret hazırlığı yapmak ve dahası hayır ehli olmak ve kalmak alabildiğine zordur. Her birimiz böyle zamanlarda farklı amellerle sınanmakta ve imtihana tabi tutulmaktayız. Ebedi aldananlardan olmamak için bu dünyanın geçici olduğunu, gerçek yurdun ahiret yurdu olduğunu asla unutmayalım. Ölümün bize her şeyden daha yakın olduğu bilinci ile yaşayalım. Dinimizin emirlerine uyalım, kötülüklerden uzak duralım. Kimsenin hakkına tecavüz etmeyelim. Dünyamızı iyi değerlendirerek ahireti kazanmanın gayreti içerisinde olalım.
Sözlerimi bir ayet mealiyle tamamlıyorum: “Kötülüklerden sakınanlara: Rabbiniz ne indirdi? denildiğinde, hayır indirdi derler. Bu dünyada güzel davrananlara güzel mükâfat vardır. Ve elbette takva sahiplerinin yurdu gerçekten güzeldir.”
Hutbe Komisyonu
1. En’am, 6/32
2. Nahl, 16/30