بِسْمِ اللهِ الْرَّحْمَنِ الْرَّحِيمِ
إِنَّمَا يَعْمُرُ مَسَاجِدَ اللّهِ مَنْ آمَنَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَأَقَامَ الصَّلاَةَ وَآتَى الزَّكَاةَ وَلَمْ يَخْشَ إِلاَّ اللّهَ فَعَسَى أُوْلَئِكَ أَن يَكُونُواْ مِنَ الْمُهْتَدِينَ
Bismillâhirrahmânirrahîm
[Rahmân ve rahîm Allah’ın adıyla]
”Allah’ın mescitlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe îmân eden, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte doğru yola ermişlerden olmaları umulanlar bunlardır.“
Muhterem Müslümanlar,
Camiler, biz inananların toplu olarak ibadet ettiği, birlikte Allah’ı andığı mekânlar olmakla birlikte, helal ve haramın öğretildiği, mü’minlerin dertlerinin ve sıkıntılarının paylaşıldığı, gönüllerin huzurla dolduğu mübarek mekânlardır. Bu münasebetle camilerin binasına, tefrişine, tamirine, ihtiyaçlarına, temizliğine itina göstermeli; onları namaz, Kurân-ı Kerîm tilâveti, tesbih vesâir ibadetler ile ihyâ etmeliyiz. Bununla ilgili Yüce Mevlâmız Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyuruyor: “Allah'ın mescitlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte doğru yola ermişlerden olmaları umulanlar bunlardır.” [1] Âyet-i Kerîme’deki “imar”ın bir manası da ibadetle ihyâdır. Şu hâle göre, mescitlere alâka göstermek, onları maddeten onarmak ve ibadetle ihyâ etmek, mü’minlere düşen mühim bir vazifedir.
Gerek uhrevî ve gerekse dünyevî işlerimizde bu denli öneme hâiz olan camilerde, öneminin ağırlığına yaraşır bir şekilde hareket etmeli, içlerine girildiğinde İlâhî huzurda olduğunu hatırdan çıkarmadan edeb ve huşû içinde bulunmalıyız. Suyun içine atılan balık gibi bizler de camilerde hayat bulmalı ve huzurla dolmalıyız. Kafese atılıp da çıkmak için çırpınan kuş gibi olmamalıyız. Temizliğine dikkat etmeli, tespit ettiğimiz noksanlığı ya da yıpranan bir yeri giderme hususunda başkalarına bakmadan kendimiz gidermeye çalışmalıyız. Mescide giderken temiz ve yeni elbiseler giymeli, güzel kokular sürünmeliyiz. Bu hususta Kur‘ân-ı Kerîm‘de şöyle buyrulur: “Ey âdemoğulları, her mescide gittiğinizde ziynetinizi, en güzel elbisenizi giyin.” [2]
Bir Hadîs-i Şerif’te mescitlerin fazileti şu şekilde ifade buyurulmaktadır: “Bir kimse evinde güzelce temizlenir ve farz namazını kılmak üzere mescitlerden birine giderse, adımlarından biri, günahlarını siler, diğeri de derecesini yükseltir.“ [3]
Aziz Kardeşlerim,
Mescide erken gidip namazı bekleyen kimse, namazda imiş gibi sevap kazanır. Bu hususta sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmuşlardır: “Sizden biriniz, abdestini bozmadan namaz kıldığı yerde oturduğu müddetçe, melekler kendisine: Allahım! Bunu bağışla, buna rahmetinle muamele et, diye dua ederler.” [4]
Camilere gelirken soğan, sarımsak gibi insana eziyet verici, nahoş kokularla veya üstü başı, çorabı cemaati rahatsız edecek derecede kirli kıyafetlerle gelmemeye özen göstermeliyiz.
İlk saftan itibaren safları doldurmada dikkatli davranmalı, safların sık ve düzgün olmasına gayret göstermeliyiz. Ön saflarda boşluk varken arka tarafta durmamalıyız. Bir Hadîs-i Şerîf’te Efendimiz s.a.v. buyururlar ki: “Saflarınızı düz tutunuz. Omuzları bir hizaya getiriniz. Aralıkları kapayınız. Saf düzeni için elinizden tutup çeken kardeşlerinize yumuşak davranınız. Şeytanın girebileceği boşluklar bırakmayınız. Allah, safları bitişik tutanların gönlünü hoş eder. Safları bitişik tutmayanlara Allah nimetlerini lutfetmez.“ [5]
Bulundukları toplumu birer kandil gibi aydınlatan camilerin, bir vücudun uzuvları gibi olan biz mü’minlerin ortak kalbi olduğunu, oralarda hayat varsa, bizlerde de hayat olacağını bilelim. Camilerle aramızdaki bağları sıcak tutalım. Çocuklarımızı da camilere alıştıralım. Onların temiz kalplerine, din, iman, vatan, bayrak, millet sevgisini yerleştirelim. Mü’minlerden uzak kalan camiler, matem havasına bürünürler, onları mahzun bırakmayalım.
[1] Tevbe, 9/18.
[2] A'râf, 7/31.
[3] Müslim, Mesâcid 282.
[4] Buhârî, Ezân 36.
[5] Ebû Dâvûd, Salât 93, 98.
Halis ÇAMOĞLU
Castrop-Rauxel DİTİB Ayasofya Camii Din Görevlisi