بِسْمِ اللهِ الْرَّحْمَنِ الْرَّحِيمِ
قُلْ إِن كُنتُمْ تُحِبُّونَ اللّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللّهُ غَفُورٌرَّحِيمٌ
Bismillahirrahmanirrahim
[Rahman ve rahim Allah’ın adıyla]
“(Habibim) de ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”
[Al-i İmran suresi, ayet 31]
Muhterem Müslümanlar !
İnsanlık peygamberlerin getirdiği öğretilerden sapılması sonucu, îtikadî ve ahlakî bir çöküş içerisine girmiş, kendi elleriyle yaptıkları putlara tapmaya başlamış, zina ve kumar yaygınlaşmış, güçsüzlerin ve yetimlerin ezilmesi adeta normal bir davranış haline gelmişti. Kendi çocuğunu, sırf kız olduğu için diri diri toprağa gömecek derecede vahşileşmişti.
İşte tam bu noktada, insanlık, küfrün bu karanlık çağında, kötülükleri iyiliğe, fesadı sulha çevirecek, ruhlardaki bu fesat tohumlarını söküp atarak yerine, Allah’a imanı, iyilik ve güzelliği yerleştirecek bir kurtarıcı bekliyordu. Sonunda beklenen, peygamberler silsilesinin son halkası olan âlemlere Rahmet Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) milâdî 571 senesinin Rabîulevvel ayının 12. Pazartesi gecesi sabaha karşı dünyamızı şereflendirdi.
Muhterem Mü’minler !
Bu teşrifle birlikte kâinattaki bütün varlıklar sevince boğuldu. Allah'ın rahmet ve bereketi dolup taştı. Duygular ve düşünceler derinleşti. Sözler ve sohbetler güzelleşti. Nura hasret çeken gönüller huzura kavuştu. Her şey ayrı bir mana, ayrı bir güzellik kazandı. Tarihin akışı değişti, putlar devrildi. Kisraların saraylarındaki sütunlar ve kuleler yıkıldı. Mecusilerin bin yıllık ateşleri söndü. Sava Gölü buharlaştı. Bütün zulüm ve küfür bataklıkları kurudu ve O'nun nuru kâinatı aydınlatmaya başladı.
Aziz Mü'minler!
Peygamberimizi anmak; O’nun evrensel mesajlarını anlamak ve yaşamak, güzel ahlakı tamamlamak için gönderilişini ve ahlakının Kur’an ahlakı olduğunu bilmek, O’nu örnek almak demektir. Onun adaletini, merhametini, cömertliğini, hoşgörüsünü, insan sevgisini, affedişini… Kısacası; insanlığa sunduğu hayat tarzını daha iyi algılamak, O’nu sevmenin ve O’na itaat etmenin neresindeyiz diye yeniden düşünmek demektir. Kandili vesile kılarak Peygamberimizin örnek hayat ve güzel ahlakını ailemizle ve toplumumuzla paylaşmanın Onu sevmenin ve sevdirmenin yollarını aramak icap eder.
Kıymetli Kardeşlerim!
Mevlit Kandilinde düzenlenen tüm bu programların, manevi hayatımızın gıdası, bizleri Allaha ve Peygambere yaklaştıran, birer vesile olduğunu unutmayalım. Dinlenen konferanslar, okunan kasideler, söylenen ilahiler, ikram edilen pilav ve tatlılar, kandil simitleri gibi geleneğimizden getirdiğimiz bu güzel uygulamalar bizleri asıl gayemize yöneltir. O’nun doğumunu anmaktan asıl gayemiz ise; evrensel olan mesajlarını, Kur’ân’a dayanan yüce ahlakını, insanlık ve merhametini, insaf ve adaletini, sabır ve sebatını, kerem ve cömertliğini, fazilet ve cesaretini, kısaca insanlığa sunduğu değerleri ve hayat tarzını anlamak ve biz bunların neresindeyiz diye düşünerek kendimizi manevi yönden yenileme fırsatını yakalayabilmektir.
Zira Peygamberimizin getirdiği değerleri bilip, bunlara uymanın, Allah’ı sevmemiz ve Allah’ın sevdiği bir kul olmanın en önemli şartlarındandır. Nitekim “Habibim, de ki: Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın”[1] âyeti, Allah’ı sevmenin peygambere tabi olmaktan geçtiğini ifade etmektedir. Peygamberimizin öğretileri insanlığın bilgisine sunulduğu ilk günkü gibi durmaktadır. Ancak bu değerleri kendimize rehber edindiğimiz sürece mutlu ve huzurlu bir toplum olabiliriz.
Bu vesileyle Mevlid kandilinizi en samimi duygularla kutluyor , Rabbimizin bizleri Peygamberimizin şefaatine nail etmesini niyaz ediyorum.
[1] Âl-i İmrân, 3/31.
Mustafa Şanver
Ditib-Berlin Yunus Emre Camii
Din Görevlisi
İşte tam bu noktada, insanlık, küfrün bu karanlık çağında, kötülükleri iyiliğe, fesadı sulha çevirecek, ruhlardaki bu fesat tohumlarını söküp atarak yerine, Allah’a imanı, iyilik ve güzelliği yerleştirecek bir kurtarıcı bekliyordu. Sonunda beklenen, peygamberler silsilesinin son halkası olan âlemlere Rahmet Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) milâdî 571 senesinin Rabîulevvel ayının 12. Pazartesi gecesi sabaha karşı dünyamızı şereflendirdi.
Muhterem Mü’minler !
Bu teşrifle birlikte kâinattaki bütün varlıklar sevince boğuldu. Allah'ın rahmet ve bereketi dolup taştı. Duygular ve düşünceler derinleşti. Sözler ve sohbetler güzelleşti. Nura hasret çeken gönüller huzura kavuştu. Her şey ayrı bir mana, ayrı bir güzellik kazandı. Tarihin akışı değişti, putlar devrildi. Kisraların saraylarındaki sütunlar ve kuleler yıkıldı. Mecusilerin bin yıllık ateşleri söndü. Sava Gölü buharlaştı. Bütün zulüm ve küfür bataklıkları kurudu ve O'nun nuru kâinatı aydınlatmaya başladı.
Aziz Mü'minler!
Peygamberimizi anmak; O’nun evrensel mesajlarını anlamak ve yaşamak, güzel ahlakı tamamlamak için gönderilişini ve ahlakının Kur’an ahlakı olduğunu bilmek, O’nu örnek almak demektir. Onun adaletini, merhametini, cömertliğini, hoşgörüsünü, insan sevgisini, affedişini… Kısacası; insanlığa sunduğu hayat tarzını daha iyi algılamak, O’nu sevmenin ve O’na itaat etmenin neresindeyiz diye yeniden düşünmek demektir. Kandili vesile kılarak Peygamberimizin örnek hayat ve güzel ahlakını ailemizle ve toplumumuzla paylaşmanın Onu sevmenin ve sevdirmenin yollarını aramak icap eder.
Kıymetli Kardeşlerim!
Mevlit Kandilinde düzenlenen tüm bu programların, manevi hayatımızın gıdası, bizleri Allaha ve Peygambere yaklaştıran, birer vesile olduğunu unutmayalım. Dinlenen konferanslar, okunan kasideler, söylenen ilahiler, ikram edilen pilav ve tatlılar, kandil simitleri gibi geleneğimizden getirdiğimiz bu güzel uygulamalar bizleri asıl gayemize yöneltir. O’nun doğumunu anmaktan asıl gayemiz ise; evrensel olan mesajlarını, Kur’ân’a dayanan yüce ahlakını, insanlık ve merhametini, insaf ve adaletini, sabır ve sebatını, kerem ve cömertliğini, fazilet ve cesaretini, kısaca insanlığa sunduğu değerleri ve hayat tarzını anlamak ve biz bunların neresindeyiz diye düşünerek kendimizi manevi yönden yenileme fırsatını yakalayabilmektir.
Zira Peygamberimizin getirdiği değerleri bilip, bunlara uymanın, Allah’ı sevmemiz ve Allah’ın sevdiği bir kul olmanın en önemli şartlarındandır. Nitekim “Habibim, de ki: Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın”[1] âyeti, Allah’ı sevmenin peygambere tabi olmaktan geçtiğini ifade etmektedir. Peygamberimizin öğretileri insanlığın bilgisine sunulduğu ilk günkü gibi durmaktadır. Ancak bu değerleri kendimize rehber edindiğimiz sürece mutlu ve huzurlu bir toplum olabiliriz.
Bu vesileyle Mevlid kandilinizi en samimi duygularla kutluyor , Rabbimizin bizleri Peygamberimizin şefaatine nail etmesini niyaz ediyorum.
[1] Âl-i İmrân, 3/31.
Mustafa Şanver
Ditib-Berlin Yunus Emre Camii
Din Görevlisi