Değerli Mü’minler!
Bugünkü hutbemiz, Yüce Allah’a karşı sorumluluğumuzun en öz ifadesi olan takva hakkında olacaktır.
Yüksek kulluk bilinci olarak da ifade edebileceğimiz takva, gönlümüzü, zihnimizi, dilimizi, hareketlerimizi kontrol altında tutarak, hayatımızı Yüce Rabbimiz’in rızasına uygun, ölçülü ve dengeli bir şekilde yaşamaktır.
Takva, hayat yolculuğunda önümüze çıkan ve Rabbimizin rızasına ulaşmamıza engel olan her türlü günah bataklığından uzak durmaktır.
Takva, ebedi mutluluk yurdu olan cennetin anahtarıdır. İnsanoğlunun şu fani dünyadan göçüp giderken yanında götürebileceği en güzel sermayenin adıdır takva.
Nitekim Kerim Kitabımız bu hususa şöyle işaret etmektedir: “(Ey insanlar!) Ahiret için azık edinin. Kuşkusuz, azığın en hayırlısı takvadır. Ey akıl sahipleri, Allah’a karşı gelmekten sakının.”1
Aziz Kardeşlerim!
Takva, gönüllerimizi olgunlaştıran ve aynı zamanda Rabbimiz katında bize değer kazandıran yegâne ölçüdür. Çünkü dinimizde üstünlük ölçüsü mal, mülk ve makam gibi geçici nimetler değildir. Asıl üstünlük ölçüsünün takva, yani Allah’a karşı gelmekten sakınmak olduğunu Rabbimiz bizlere şöyle bildirmektedir: “Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır…”2
Takva, aynı zamanda hayatımızı huzurlu ve ahenk içerisinde sürdürebilmenin yoludur. Çünkü takva sahibi olan insan sosyal hayatındaki bütün ilişkilerinde Allah’ın rızasını gözetir. Yapıp ettiklerinin hesabını bir gün mutlaka vereceğini aklından hiç çıkarmaz; bu bilinç ile daima iyinin, hayırlı ve faydalı işlerin peşinde koşar.
Bir insanın takva sahibi olduğu, yaptığı nafile ibadetlerden değil, muamelatının temiz, kazancının helal olup olmadığından anlaşılır.
Lokman Hekim’in oğluna yaptığı şu önemli tavsiyeye kulak verelim: “Bu dünya dibi olmayan bir deniz gibidir. Bu denizde boğulmamak için dünya nimetlerine aldanmamak gerekir. Kul ancak takva ve imanı ile kurtuluşa erer. Kul elinden geleni yaptıktan sonra ise tevekkül eder ve denizde boğulmaktan kurtulur.”
Değerli Kardeşlerim!
O halde geliniz, Yüce Rabbimizin râzı olmadığı her türlü iş ve davranıştan uzak duralım. Cenâb-ı Hakk'ı tesbîh ederek bütün gücümüzle Rabbimizi razı edecek güzel amellere yönelelim ve sıkı sıkıya Allah’ın dinine bağlı bir şekilde hayatımızı sürdürmeye çalışalım.
Unutmayalım ki, Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’e; "İnsanların cennete girmelerine en fazla vesile olan şey nedir?" diye sorulduğunda O, "Allah'a karşı takva ve güzel ahlaktır." buyurmuşlardır.
Hutbemizi Efendimiz’in şu güzel duası ile bitirelim:
“Allah’ım! Senden hidayet, takva, iffet ve gönül zenginliği istiyorum.”3
Âmin.
Semih ÖĞRÜNÇ
Frankfurt Kassel Mattenberg Camii Din Görevlisi
1. Bakara 2/197
2. Hucurât 49/13
3. Müslim, Dua, 72.