Aziz Mü’minler!
Her insan, sağlıklı bir hayat sürmeyi arzu eder. Bizleri çalışmaya mecbur eden şeylerden bir tanesi karnımızı doyurma ihtiyacı ise diğeri de hastalıklardan korunma arzusudur. Hepimiz, kendimizi güvende hissetmek ve hastalık risklerinden uzak ortamlarda yaşamak isteriz. Sağlığımızı korumak, Yüce Allah’ın bir emaneti olan bedenimizin üzerimizdeki hakkıdır çünkü…
Fakat insan sadece bedenden ibaret değildir. Bedenden daha esaslı ve ölmeyecek bir varlığa sahibiz. Ruhumuz da, beden gibi Yüce Allah’ın bir emanetidir bize. Bu sebeple, kişiliğimizi ve maneviyatımızı korumak ve kollamak da önemli bir sorumluluğumuzdur. Bedenimize ârız olabilecek mikrop ve virüslere karşı nasıl dikkatli olmamız gerekiyorsa, ruhumuza, karakterimize ve maneviyatımıza zarar verebilecek görünmez virüs ve mikroplara karşı da aynı dikkat ve hassasiyeti göstermek zorundayız.
Değerli Mü’minler!
Bilinmek, takdir edilmek insanın doğasında yer alan önemli bir duygudur. Fakat her şey gibi, terbiye edilmediğinde, bu doğal özelliğimizden çirkin ve zararlı bir hastalık ortaya çıkmaktadır: Gösteriş. Gösteriş, basit bilinme ve takdir edilme isteğinden öte, bir kişilik bozukluğudur. Günümüz insanının, yani bizim, en fazla maruz kaldığımız hastalıklardan biri de maalesef budur.
Ne yazık ki, imaj ve görsellik, günümüzün hâkim kültürü haline gelmiş bulunmaktadır. Cemiyet hayatımız, gösteriş hastası insanlarla dolu. Sosyal medya ise içimizde şimdiye kadar gizli bir virüs olarak bekleyen bu karakterimizin kolayca ortaya çıkmasını sağladı. Artık nedense, yiyip içtiklerimizden herkesin haberdar olmasını istiyoruz. Oturduğumuz evleri, bindiğimiz arabaları herkesin gözüne sokma arzusuyla yanıp tutuşuyoruz. Ancak sahip olduklarımızla övünürken, karakterimizin hızla çöküşe geçtiğini ise unutuyoruz. İnsanların gözünde itibarlı olmayı hayal ederken, önce kendi gözümüzde alçalıyoruz. En büyük itibar kaybını ise Cenab-ı Hakk katında yaşıyoruz. Çünkü O, bizim insanlara gösterdiğimizin arkasındaki gerçek yüzümüzü en iyi bilendir. O, içimizi de dışımızı da en iyi görendir.[1] O, yaptıklarımızdan da yapmadıklarımızdan da en iyi haberdar olandır. Çünkü O, insana şah damarından yakındır[2] ve O, malımıza, mülkümüze, biçim ve suretimize değil, sadece kalplerimize ve samimiyetle yapıp ettiklerimize bakar.[3] Bundan dolayı değerimizin, büyük ölçüde, gösterdiklerimizde değil, sakladıklarımızda olduğunu unutmayalım. Yüce Allah’ın “Kendinizi temize çıkarıp durmayın. O hanginizin gerçekten iyi olduğunu en iyi bilendir.”[4] uyarısını aklımızdan çıkarmayalım.
Değerli Mü’minler!
Çoğumuz göründüğümüz gibi değiliz aslında. Bu sebeple Kur’an-ı Kerim, olduğundan farklı görünmeye çalışan insanların, gerçekte, sadece ama sadece kendilerini kandırabileceğini ifade eder.[5] İmajla edinilen itibarın ömrü uzun sürmez. Bireysel huzursuzlukları, duygusal tatminsizlikleri ve kişisel ihtirasları körükleyen gösteriş hastalığı; dinî ve ahlakî değerlerimizin de en büyük düşmanıdır. Çünkü gösteriş kültürü; diğerkâmlık, fedakârlık, alçakgönüllülük, hayâ, iffet ve sadakat gibi hasletleri değersizleştirerek toplumsal yozlaşma ve çürümeye yol açar. Bundan dolayı gösterişçilik, gerçekten ihmal edilmemesi gereken ciddi, tehlikeli ve bağımlılık yapan bir hastalıktır.
Ve her bağımlılık gibi, bunun da mutlaka tedavi edilmeye ihtiyacı vardır. Gösteriş hastalığının tedavisi samimiyettir; doğal yaşamaktır; içtenlik ve dürüstlüktür; Yüce Allah’ın bizi bizden daha iyi bildiğine yürekten iman etmektir; kalplerimize çeki düzen vermektir. Gösterişle ancak kendimizi kandırabileceğimizin farkına varmaktır; bu dünyadaki her iş ve sözümüzde ihlas ve samimiyet sınavından geçtiğimiz şuuruna ermektir; ikiyüzlülükten, gösteriş ve bencillikten uzak durarak sadece Rabbimizin güven ve hoşnutluğunu aramaktır.
DİTİB Hutbe Komisyonu
[1] En’âm, 6/3.
[2] Kâf, 50/16.
[3] Müslim, Birr, 34.
[4] Necm, 53/32.
[5] Bakara, 2/8.