İbadet ve Kulluğun Özü: Dua


Kardeşlerim! Aziz Müminler!

Yüce Allah, hayat yolculuğunda insanı yalnız bırakmamış, kitap ve peygamberlerle ona doğru yolu göstermiş; düşünebilmesi için akıl, tercih yapabilmesi için irade, sesine kulak vermesi için vicdan, yaşamını kolaylaştırması için duyu organları bahşetmiştir. Bununla birlikte kullarının maddî-manevî isteklerini aracısız bir şekilde Rabbine sunabilmesi için adına ‘dua’ dediğimiz muhteşem bir iletişim kanalı var etmiştir.

Dua; fiilî ve kavlî olmak üzere ikiye ayrılır. Fiilî dua; “İnsan için ancak çalışmasının karşılığı vardır.”[1] ayeti gereği; insanın akıl, fikir, irade, güç ve emeğini kullanarak üzerine düşen görevleri yerine getirmesidir. Başarılı olmak isteyen öğrencilerin derslerine çalışması, rızık elde etmek isteyen insanların çalışıp çabalaması, şifa bulmak isteyen hastaların tedavi olması fiilî dua örneklerindendir.

Sebepler dünyasında elinden geleni yapan insanın, gücünün yetersiz kaldığı zamanlarda kendisine yardım etmesi için Rabbine el açıp yakarmasına ise; ‘’kavli/sözlü dua’’ denir. Kalbin Allah ile diyaloğu olan dua, Peygamberimiz’in ifadesiyle kulluğun da ibadetin de özüdür.[2] “Dualarınız olmasa Allah size ne diye değer versin![3] ayeti, kulun Allah katındaki kıymet ve derecesinin duası oranında olduğunu ifade etmektedir.

Kardeşlerim!

Her ibadette olduğu gibi duanın da bir takım usul ve şartları vardır. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de duanın nasıl olması gerektiğiyle ilgili bizlere bazı bilgiler vermiştir. Ayetlere göre dua; Allah’ın kullarına yakın olduğu unutulmadan ve Allah’ın yardım çağrılarına mutlaka karşılık vereceğine inanarak yapılmalıdır.[4] Dua, yalnızca Allah’a yapılmalı ve sadece Allah’tan yardım istenmelidir.[5] Dua, içten bir inanç ve bağlılıkla yapılmalıdır.[6] Duaya acizliğin ve yetersizliğin itirafı ile başlanmalıdır.[7] Dua, yalvara yakara ve gizlice yapılmalı; korku ile ümit dengesi gözetilmeli ve Allah’ın belirlediği sınırlar aşılmamalıdır.[8] Dua, Allah’ın güzel isimleri anılarak yapılmalıdır.[9] Dua, sadece zor süreçlerden kurtulmak için yapılmamalı, sıkıntıdan kurtulunca da Rabbimiz unutulmamalıdır.[10]

Kardeşlerim!

Yüce Allah, ilahî terbiye gereği kulunun her isteğini dünyada hemen karşılamaz. Bu, O’nun duaları işitmediği veya karşılıksız bıraktığı anlamına gelmez. Zira insanın üzerine düşen görev ve sorumlulukları yerine getirmesi, imtihanın bir gereğidir. Ayrıca kulun her isteği kendisi için hayır getirmeyebilir. Yüce Allah kuluna daha hayırlısını vermek için taleplerini erteleyebileceği gibi, yapılan dua ileride başa gelecek bir belayı önleyen bir kalkan görevi de görebilir. Her hâlükârda yapılan dualar -farkına varsın varmasın- insana mutlaka rahmet ve lütuf olarak geri döner.

Ne mutlu bize ki; kuluna çok yakın olan, dua edildiğinde karşılık veren,[11] her an iş başında olan,[12] kâinattaki tüm işleri idare eden, uyumayan[13], unutmayan[14] bir Rabbimiz var. Ne mutlu bize ki; zatını her andığımızda O’nun da bizi andığını bildiğimiz,[15] kusurlarımızı affeden, hatalarımızı bağışlayan, merhameti sonsuz olan bir Mevla’mız var.[16]

Allah’ım! Sana, ilk insan Hz. Âdem ile eşinin yaptıkları o ilk dua ile yakarmak istiyoruz: “Ey Rabbimiz! Biz kendimize yanlış yaptık. Eğer bizi bağışlamaz, bize acımazsan kaybedenlerden oluruz.”[17] Bizleri kaybedenlerden değil, rızanı kazananlardan eyle Allah’ım!
 

DİTİB Hutbe Komisyonu

 

[1] Necm, 53/39.
[2] Tirmizî, Deavât, 1.
[3] Furkan, 25/77.
[4] Bakara, 2/182.
[5] Fatiha, 1/5.
[6] A'râf, 7/29.
[7] Meryem, 19/3-4.
[8] A'râf, 7/55.
[9] A'râf, 7/180.
[10] Yunus, 10/12.
[11] Bakara, 2/186.
[12] Rahman, 55/29.
[13] Bakara, 2/255.
[14] Meryem, 19/64.
[15] Bakara, 2/152.
[16] Bakara, 2/286.
[17] A'râf, 7/23.

 

Cookies erleichtern die Bereitstellung unserer Dienste. Mit der Nutzung unserer Dienste erklären Sie sich damit einverstanden, dass wir Cookies verwenden.

We also use analytics & advertising services. To opt-out click for more information.