21 Eylül 2017 Perşembe günü, İslam tarihinde bir dönüm noktası olan, sevgili peygamberimizin (s.a.v.) Mekke’den Medine’ye hicreti esas alınarak hicri yılbaşı olarak kabul edilen ve rahmet peygamberinin “Allah’ın ayı” olarak nitelendirdiği Muharrem ayına girmiş bulunuyoruz.
Rahmet peygamberi Hz. Muhammed’in (s.a.v) risaletinin ilk dönemi olan Mekke yıllarında, İslam’ı tebliği esnasında Mekkeli müşriklerin baskı ve zulümleri karşısında, Allah-u Teala’nın izniyle Mekke’den Medine’ye göç etmesini temsil eden hicret, Müslümanlar nazarında önemli bir yere sahiptir. Mekkeli müşrik toplumun baskıları sonucu gerçekleşen Hicret, biz Müslümanlar için sadece maddi olarak bir yerden bir yere göç etmeyi değil, aynı zamanda günahlardan, her türlü kötülüklerden ve zulümden arınarak, hayra, iyiliğe ve rahmete göç etmeyi de temsil etmektedir.
Hicri yılbaşı ile başlayan Muharrem ayı ve özellikle de bu ayın 10. Günü olan Aşure, önceki peygamberler ve ümmetleri açısından olduğu kadar Müslümanlar açısından da ayrı bir önem taşımaktadır. Peygamber Efendimiz Muharrem ayının 9, 10 ve 11. günlerinde oruç tutmuş, Müslümanlara da bu günlerde oruç tutmalarını tavsiye etmiştir.
Her yıl Muharrem’in 10’uncu günü Kerbelâ’nın hüznü ve Ehlibeyt’in muhabbetini taşıyan her kardeşimizin kalbini bir acı ve hüzün kaplar. Yürekleri yaralayan bu acı, dünyanın dört bir yanında, mezhebi, meşrebi, ırkı, rengi, coğrafyası ne olursa olsun Müminlerin ortak hüznü ve kederidir.
Tarihi süreç içerisinde Kerbelâ, geleceği inşa eden bir okula dönüşmüştür. Mezhebi, meşrebi ne olursa olsun herkesin bu mektepten alacağı dersler vardır. Ve bu mektebin en büyük muallimi şüphesiz Hz. Hüseyin’dir. Şurası iyi bilinmelidir ki, Hz. Hüseyin ve arkadaşlarının uğruna can verdikleri yol, Hz. Muhammed Mustafa’nın yoludur.
Bugün Kerbelâ’da şehit olanların hangi ulvi değerler uğruna can verdiklerini düşündüğümüz kadar onları katledenlerin hangi sapmalar yaşadığını yeniden gözden geçirmemiz gerekmektedir. İslam âleminin içinden geçtiği zorlu süreçte, mezhebini, meşrebini dinin önüne geçirenler, mezhep sultasından dolayı Müslüman kardeşlerini katletme cürmünü işleyenler, Kerbela’yı hiç anlamamış, hiçbir ders ve ibret almamışlardır.
Bugün Kerbelâ, hepimize taze bir bilinç aşılamalıdır. Kerbelâ, aramızda ayrılığa değil, birlik ve beraberliğe vesile olmalı bizi birbirimize sımsıkı kenetlemelidir. Kerbelâ’nın bizlere yüklediği görev ve sorumluluk, gönül kapılarımızı ardına kadar birbirimize açmak, yüreklerimizi sahrâ-ı Kerbelâ’ya dönüştürmemektir.
Bu vesileyle, başta Seyyid-i Şüheda Hz. Hüseyin olmak üzere bütün Kerbela şehitlerini rahmetle anıyorum. Bu müessif olaydan ders çıkaran bir ümmet olmamızı, mezhebi ve meşrebi ne olursa olsun İslam toplumunda ve içerisinde yaşadığımız toplumda kardeşlik, birlik ve beraberliği tesis etmemizi Yüce Rabbimizden niyaz ediyorum. Ayrıca bütün kardeşlerimizin hicri yılbaşını tebrik ediyor, yeni hicri yılın bütün İslam âlemine ve insanlığa barış, kardeşlik ve dayanışma ruhu getirmesini, İslam coğrafyasında akan kan ve gözyaşının dinmesine vesile olmasını, insanlığa yeniden hayat vermesini, hakka, hakikate, adalete, hayır ve iyiliğe vesile olmasını diliyorum.
Prof. Dr. Nevzat Yaşar AŞIKOĞLU
DİTİB Genel Başkanı