بِسْمِ اللّٰهِ الْرَّحْمٰنِ الْرَّحِيمِ
اِنَّمَا يُريدُ اللهُ لِيُذْهِبَ عَنْكُمُ الرِّجْسَ اَهْلَ الْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ تَطْهِيرًا
[Rahmân ve rahîm Allah’ın adıyla]
“Ey ehl-i beyt! Allah sizden kiri gidermek ve sizi tertemiz yapmak ister.”
Aziz Kardeşlerim,
Ehl-i Beyt, lügatte ’ev halkı’ manasına gelir. Genel manada, Peygamber Efendimiz'in (s.a.v) ailesini, hanımlarını, akrabalarını, torunlarını içine alan bu tabir, farklı bir perspektiften ele alındığında, yine Efendimizin “Her takva sahibi kimse Muhammed'in Ehl-i Beytindendir.” [1] ifadeleri bizlere, Ehl-i Beyt mefhumunun dairesinin daha geniş olduğunu göstermektedir.
Kısacası Ehl-i Beyt, Hz. Peygamberin (s.a.v) ailesi ve onun mübarek davasını devam ettiren mü‘minler manasına gelen bir terim olmuştur. Îmân sahibi her insan, Allah-u Teâla’yı, O’nun yüce peygamberini, davasını, mücadelesini, Ehl-i Beytini sever ve kendisine örnek alır. Bunun aksini düşünmek bir Müslüman için mümkün olamaz.
Ehl-i Beyt sevgisi Müslümanlarda sadece peygambere akraba olmalarının bir sonucu değildir. Ehl-i Beytin ilim, ahlâk ve maneviyâtta Müslümanlara rehberlik etmeleri ve onların birlik ve beraberliklerini sağlayacaklarına olan inanç, bu sevgiyi besleyen faktörler olmuştur. Cenab-ı Hak Kur’ân-ı Kerîm’de; “Ey ehl-i beyt! Allah sizden kiri gidermek ve sizi tertemiz yapmak ister.” [2] buyurmaktadır. Bu sebeple Hz. Peygamberin aile ve yakın akrabaları Müslümanların nazarında müstesna bir mevkiye sahip olmuş, onları sayıp sevmenin dinî bir vecîbe olduğu kabul edilmiştir.
Kıymetli Müslümanlar,
Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’in nesli Hz. Ali ve kızı Hz. Fatıma’nın oğulları olan Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ile devam etmiş ve onlar vasıtasıyla sonraki devirlere intikal etmiştir. Bu mübarek neslin devam etmesine vesile olan Hz. Hasan soyundan gelenlere “Şerif”, Hz. Hüseyin soyundan gelenlere ise “Seyyid” denilmiştir.
Bütün İslâm ülkelerinde tarih boyunca, Ehl-i Beyte azamî hürmet ve saygı gösterilmiştir. Özellikle Müslüman ecdadımız, onlara çok büyük sevgi, saygı ve hürmet göstermiş olup çocuklarına en fazla Ahmet, Mehmet, Mustafa, Ali, Ayşe, Fatma, Hasan ve Hüseyin isimlerini vermeleri gönüllerindeki engin Ehl-i Beyt sevgisini ortaya koymustur.
O Halde Muhterem Kardeşlerim,
Peygamber Efendimizin (s.a.v) emanetleri olan ve onun sünnet-i seniyyesini devam ettiren, onun davasını ve mücadelesini sürüdüren İslam’ın özünün muhafaza edilmesi ve insanların sağlam itikada sahip olmaları için mücadele eden Ehl-i Beyti sevmeli, kendimize örnek almalı, onlara dua etmeli ve gereken hürmeti göstermeliyiz.
Evet, Ehl-i Beyt, ister özel manasıyla Peygamber Efendimiz'in mübarek nesli olarak düşünülsün, ister geniş manasıyla akrabaları da dairenin içine alınsın, isterse de en geniş manasıyla Peygamberimizin (s.a.v) gerçek mirası olan dine ve ilme hizmeti hayatlarının gayesi haline getirenler mülahazaya alınsın, hepsi de sevilmeye layıktır, sevilmelidir, sevileceklerdir. Önemli olan günümüzde Ehli Beyt-i kendimiz ve ailemiz icin ne kadar örnek olarak gördüğümüz ve aldığımızdır. İşte bu sevginin bizlerdeki gerçekliği ve tezahürü de bu şekilde ortaya çıkmış olacaktır.
Değerli Kardeşlerim,
Hutbemi, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in Ehl-i Beyt’ine duyduğumuz sevgiyi ifade eden ve namazlarda okuduğumuz salli-barik duasının meâliyle bitiriyorum:
“Allahım! İbrahim’e ve onun yakınlarına rahmet ettiğin gibi Muhammed’e ve onun yakınlarına da rahmet et. Şüphesiz övgüler Sanadır ve Sen çok yücesin. ”
“Allahım! İbrahim’e ve onun yakınlarına bereket verdiğin gibi Muhammed’e ve onun yakınlarına da bereket ver. Şüphesiz övgüler Sanadır ve Sen çok yücesin.“
[1] Câmiu’s-Sagîr, 1/55.
[2] Ahzâb , 33/ 33.
Süleyman TEKSEN DİTİB
Regensburg Merkez Camii Din Görevlisi