بِسْمِ اللّٰهِ الْرَّحْمٰنِ الْرَّحِيمِ
وَقَضَىٰ رَبُّكَ أَلَّا تَعْبُدُوا إِلَّا إِيَّاهُ وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا إِمَّا يَبْلُغَنَّ عِنْدَكَ الْكِبَرَ أَحَدُهُمَا أَوْ كِلَاهُمَا فَلَا تَقُلْ لَهُمَا أُفٍّ وَلَا تَنْهَرْهُمَا وَقُلْ لَهُمَا قَوْلًا كَرِيمًا
[Rahmân ve rahîm Allah’ın adıyla]
„Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “öf!” bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle.“
Muhterem Müslümanlar,
Cenabı Hakk’a ibadetle sorumlu olduğumuz gibi yaratılan her varlığa merhametle davranmakla da sorumluyuz. Canlı cansız bütün yaratılmışlar insana birer emanettir ve her birinin üzerimizde hakkı vardır. Karıncayı bile insana emanet eden İslam, insan için en aziz varlık olan anne babayı da emanet etmiştir. Onların incitilmesini yasaklar. Saygı ve sevgiyle hatırlarının gözetilmesini ister. İnsanı doğduğunda ilk karşılayan anne merhametidir ve insan engel tanımayan bir merhamet sağanağıyla yıkanarak, anne şefkatinin kucağında büyüyerek ‘insan’ olur.
Değerli Kardeşlerim,
Anne kalbine merhametin en derinini bahşeden, günün her anında besmele ile merhametine iltica ettiğimiz Rahman ve Rahim olan Allah, İsra Suresi 23. ayetinde, rızasına talip olan insana şöyle buyurur: „Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya babaya da iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara ‘’öf’’ bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle.“ [1] Âyet-i kerîme biz inananlara, insan üzerinde Allah’tan sonra en fazla hak sahibi olanların anne ve baba olduğunu anlatır. Resulullah (s.a.v.) da: „Allah’ın rızası, anne babanın rızasında, Allah’ın öfkesi de anne babanın öfkesindedir.“ [2] buyurarak Allah’ın rızasını kazanmak için anne ve babanın hoşnut edilmesi ve rızalarının alınmasının önemini vurgular. Kendisi yetim olan bir Peygamberin ana baba ile ilgili bu kuvvetli uyarısına içten bir şekilde kulak vermek gerekir.
Muhterem Müslümanlar,
Çocuklarımızı en güzel şekilde yetiştirmeye çalışırken büyüklerimizi de ihmal etmemeliyiz. Çocuklarımızdan ne tür davranışlar görmek istiyorsak büyüklerimize de öyle davranmakla yükümlüyüz. Büyüklerin hürmet, küçüklerin de hoşgörü gördüğü bir aile gerçek bir ailedir. Böyle bir aile insan için en güzel huzur kaynağı ve onu yetiştiren en etkili okuldur.
Değerli Müminler,
İnsan için sayısız meşakkate katlanan anne ve babaların sitem ve cefalarına karşı da sabırlı olunmalıdır. Kendilerinden fedakarlık yaparak çocukluk günlerimizin bitip tükenmeyen nazlanmalarını sabırla çeken bu aziz insanların sitemlerinden incinmemek, onlara öfkeli ve sabırsız davranmamak boynumuzun borcu olmalıdır. Yaşlılık ve düşkünlük günlerinde onları bir de yalnızlığın ve terk edilmişliğin acısıyla baş başa bırakmamalıyız. Bizim çatımızın sıcaklık ve güvenine en çok ihtiyaç duydukları ahir ömürlerinde onları huzur evlerine, düşkünler yurtlarına terk etmekle ahlak sahibi bir mü’min olunamayacağı gibi ahiretin de kazanılamayacağı hatırdan çıkarılmamalıdır. Şu hadîs-i şerîf bu konuda ne kadar sarsıcı bir uyarıdır: „Burnu yere sürtülsün! Sonra burnu yere sürtülsün! Sonra yine burnu yere sürtülsün! dediğinde, ashab: ‚Kimin ey Allah’ın elçisi?‘ diye sorar. Efendimiz (s.a.v.): ‚İhtiyarlığı anında annesi ile babasından birine ya da her ikisine yetişip de onların rızasını alamadığı için cennete giremeyenin.’ buyurur.“ [3]
[1] İsrâ, 17/23.
[2] Tirmizî, Birr, 3.
[3] Müslim, Birr, 9.
Ulviye Ezerbolatoğlu
DİTİB Frankfurt Merkez Camii Bayan Din Görevlisi