Muhterem Mü’minler;
İtaat, Allah’a teslim olmayı saygı göstermeyi, ibadet etmeyi ve O’nun kitabıyla amel etmeyi gerektirir. Okuduğum ayeti kerimede Rabbimiz Teâlâ hazretleri “Allah’a itaat edin Peygambere de itaat edin. Yüz çevirirseniz bilin ki elçimize düşen apaçık bir tebliğdir.”1 buyurarak hem kendisine hem de göndermiş olduğu o şanlı peygambere itaat etmemiz gerektiğini beyan buyurmuştur.
Okuduğum hadisi şerifte ise Efendimiz (s.a.v.); “Bana itaat eden Allah’a itaat etmiştir. Bana isyan eden Allah’a isyan etmiştir.”2 buyurmak suretiyle kendisine yapılan itaatin gerçekte Allah’a yapılmış olduğunu ifade etmiştir.
Mutlak manada itaat yalnızca Allah’ın hakkıdır. Çünkü Allah, (c.c) insanlara el, ayak, göz, kulak, dil, dudak, sağlık ve sıhhat veren, mal ve evlat veren, neye sahip ve malik ise hepsini bahşeden yüce yaratıcıdır. İnsanlar da Allah’ın nimetleriyle hayatını devam ettiren, Allah’ın kullarıdır.
Buyurma, yok etme, öldürme, diriltme, azap etme ve mükafat vermede Allah’ın hiçbir ortağı yoktur. Bu sebepledir ki bizler Rabbimize itaat etmek mecburiyetindeyiz. Bu itaatimizin faydası da yine bizleredir. Çünkü Rabbimizin bizim itaatimize bir ihtiyacı olmadığı gibi bizim isyanımızın da ona hiçbir zararı dokunmaz.
Değerli Mü’minler;
Günümüzde yeniden ortaya çıkan “uydurulmuş dinden indirilmiş dine dönmek” gibi süslü söylemlerle Hz. Peygamberi bir tarafa koymak, beyan ve tefsir görevini de sadece kendisinde görmek suretiyle Peygamber efendimizi susturup onun yerine kendi görüş ve düşüncelerini dinmiş gibi sunmak isteyenlere prim vermememiz, Allah’a kayıtsız şartsız itaatin yanında son olarak göndermiş olduğu Hz. Muhammed (s.a.v) ’e de –özellikle din konusunda- mutlak itaat etmemiz gerekmektedir.
Kur’an-ı kerimde Yüce Rabbimiz Peygamber efendimize hitaben “De ki: "Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”3 buyurarak, sevgisine nail olmanın yolunun Rasulüne itaat etmekten geçtiğini vurgulamıştır. Zira o Peygamber insanlara kendi içlerinden gönderilen, onlara Allah’ın ayetlerini okuyan, onları her türlü kötülükten arındıran, onlara kitabı, hikmeti ve daha bilmedikleri başka şeyleri de öğreten4 en son elçidir.
Kıymetli Mü’minler;
Hz. Peygambere nebevi öğretiler hususunda hiçbir Müslümana seçme hakkı da tanınmamış, Peygambere tam manasıyla teslim olunması gerektiği ayeti kerimede şöyle ifade edilmiştir. “Allah ve Resûlü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman, hiçbir mü'min erkek ve hiçbir mü'min kadın için kendi işleri konusunda tercih kullanma hakları yoktur. Kim Allah'a ve Resülüne karşı gelirse şüphesiz ki o apaçık bir şekilde sapmıştır.”5
Peygamberlik görevi gereği Allah rasulünün bizlere tebliğ ettiği şeylerde ona mutlak itaat şarttır. Ancak onun peygamberlik göreviyle ilgili olmayan, deney ve tecrübeye dayalı olan şeylerde kendisine itaat etmenin şart olmadığını da yine kendisi ifade etmiştir. Medineye ilk geldiğinde hurma ağaçlarını aşılayanlara “sanırım bunu yapmasanız daha iyi olur” demiş bunun üzerine sahabe de Hz. Peygamber’i dinleyerek aşılamaktan vazgeçmişlerdi. Ürün az çıkınca durumu peygamber efendimize bildirdiklerinde ise efendimiz (s.a.v): “Ben ancak bir beşerim. Size dininizle ilgili bir şey emredersem onu alın. Kendi görüşüme göre bir şey emredersem unutmayın ki ben de bir insanım”6 buyurmuştur.
Hutbemi bir hadisi şerif mealiyle bitirmek istiyorum “Kim Allah’a ve Rasulğne itaat ederse doğru yolu bulmuştur. Kim onlara isyan ederse Ancak kendisine zarar verir. Allah’a hiçbir şekilde zarar veremez”7
Cengiz Çolak
Crailsheim Gurbet Camii Din Görevlisi
1 Teğabun, 64/12
2 Müslim, İmare, 33
3 Âl-i İmrân, 3/31
4 Bakara, 2/151
5 Ahzab, 33/36
6 Müslim, Fedâil, 140
7 Ebû Dâvûd, Salât, 221, 223