15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden geçen bir senelik sürece dair Diyanet İşleri Türk-İslam Birliği (DİTİB), İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) ve Avrupa Türk-İslam Birliği (ATİB) Genel Başkan’ları bir açıklama yaptı. “Geçtiğimiz sene bugün Türkiye’de millî iradeye yönelik menfur darbe girişiminde yüzlerce masum insan şehit oldu, binlercesi ise yaralandı. Darbe girişimine karşı Avrupa’da benimsenen tutum burada yaşayan Türkiye kökenliler açısından kaygı vericiydi. 15 Temmuz’un ardından yaşanan süreç, başta Türk-Alman ilişkilerinin yeniden dostluk zeminine dönmesi gerektiğini çok açık bir şekilde ortaya koyuyor.” denilen açıklamanın devamında şu ifadeler yer aldı:
“Türkiye’den binlerce kilometre uzakta olsalar da dünyanın her bir yanında yaşayan Türkiye kökenliler, siyasi görüşlerinden bağımsız olarak darbe girişiminden doğrudan etkilendiler. Geçtiğimiz sene bugün, darbe girişimini haber alan yüzbinlerce insan sabaha kadar Türkiye’deki akrabalarıyla telefonlaştı, sosyal medya üzerinden gelişmeleri anbean takip etti, halka ağır silahlarla ateş açılmasını ve TBMM’nin bombalanmasını yürekleri ağzında izlediler. Bu menfur girişimin henüz ilk anlarından itibaren insanımız sağduyulu ve her türlü aşırılıktan uzak bir şekilde tepkilerini göstermek için konsolosluklara akın ettiler. Bu büyük travmanın Avrupa kamuoyunda yeteri kadar anlaşılmaması ve 15 Temmuz’un ardından yaşanan tartışmalar ise buradaki Türkiye kökenliler için oldukça üzücüydü.
Darbe girişiminin ardından Avrupa kamuoyunda patlak veren tartışma, burada yaşayan Türkiye kökenlilerin Türkiye’nin selameti için taşıdıkları endişeyle taban tabana zıt, hatta buradaki Türk toplumunu kısmen dışlayıcı bir yapıdaydı. 15 Temmuz’un ardından Alman kamuoyunda da benimsenen bu tutum yalnızca Türkiye-Almanya ilişkilerini etkilemekle kalmadı. Darbe girişiminin başarısız olmasına neredeyse üzülen, Türk halkının yüz yüze kaldığı büyük tehdidi küçümseyen, 249 şehit ve binlerce yaralının toplumda oluşturduğu hassasiyeti görmezden gelen yaklaşımlar, Avrupa’da yaşayan Türkiye kökenlilerin yaşadıkları ülkelerin siyasi aktörlerine duyduğu güveni de olumsuz etkiledi.
Nitekim SPD Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Sigmar Gabriel haftalar sonra da olsa, Almanya’nın 15 Temmuz’da hata yaptığını kabul etmiş, darbenin kınanması, Türk hükûmeti ve halkıyla dayanışmanın gösterilmesi konusunda Almanya’nın aslında daha açık bir pozisyon alması gerektiğini söylemiştir. Bu doğru bir açıklamadır. Bununla birlikte Gabriel’in bahsettiği güçlü sinyalin verilmesi için hâlâ geç sayılmaz. Darbe girişiminden sonra Türk-Alman ilişkileri tarihin en kötü seyrine girmiş olsa da, iki ülke arasındaki köklü dostluk ilişkisini tekrar canlandırmak için hiç bir zaman geç olmayacaktır. Üstelik federal hükûmetin bu yöndeki adımları Almanya’da yaşayan Türk toplumu tarafından memnuniyetle karşılanacaktır.
Türkiye toplumu son senelerde çok ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kaldı. Türkiye’de iç güvenliği bütünüyle tehdit eden terör saldırıları, ülkenin hâlihazırda ‘çökmüş devlet’lere coğrafi yakınlığı, Suriye krizinden en yakından etkilenen ülke olarak 4 milyon Suriyeli sığınmacıya kapılarını açması gibi çok ciddi krizlere ek olarak devletin tüm katmanlarına sızma gerçekleştiren Paralel Devlet Yapılanması’nın kanlı darbe teşebbüsü, Türk toplumuna aşması gereken zorlu bir engel daha çıkarttı. Alman kamuoyu ve siyaseti bu zor dönemden çıkılması ve bu kritik eşikte ortaya çıkan sorunların aşılması konusunda dost ülke Türkiye’ye destek olma sorumluluğuna sahiptir. Yine Türkiye’den hukuk devleti, insan hakları ve basın özgürlüğü standartları noktasında beklenen hassasiyet de, ancak bu dostluk zemininde yapıcı bir şekilde tartışılabilir. Türk ve Alman toplumları iç içe geçmiş iki toplumdur. Kadim bir dostluğa sahip olan bu iki toplum arasındaki köprüler, günlük siyasi menfaatlere kurban edilip atılamayacak kadar köklüdür. Bu sorumluluğun hakkını verebilmek için her iki ülkede de sorumluluk duygusuyla şekillenmiş ve popülizmden uzak bir dilin hâkim olması gerekmektedir.
Bu düşüncelerle bundan bir sene önce Türkiye’yi darbecilere karşı cesurca savunmak için bir an bile tereddüt etmeden sokaklara çıkan ve hayatlarını kaybeden şehitlerimizi rahmetle anıyor, geride kalan acılı ailelerine sabır diliyoruz. Cenâb-ı Hakk Türkiye’ye bir daha bu denli büyük bir vahşet yaşatmasın.
14 Temmuz Cuma günü tüm camilerimizde öğle namazına müteakip dini merasimler düzenlenecektir. Cemaatimize, halkımıza ve tüm topluma saygıyla duyurulur.”
İmzalayan Kuruluşlar:
Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB)
İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG)
Avrupa Türk-İslam Birliği (ATİB)