Allah Rasûlü’ne (s.a.s.) Komşu Olmanın Yolu: Koruyucu Aile Olmak

Aziz Mü’minler!

Yüce Rabbimiz az önce okuduğum ayet-i kerimede şöyle buyurmaktadır: “(Ey mü’minler! ...) İyilik ve takvâ üzere yardımlaşın. Günah ve düşmanlıkta yardımlaşmayın.”[1]

Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmaktadır: “Kişi, kardeşine yardım ettiği sürece, Allah da ona yardım eder...”[2]

Değerli Mü’minler!

Yüce dinimizin gerçekleştirmek istediği en önemli sosyal gayelerden biri, insanlar arasında sevgi ve dayanışmayı sağlamak, mutluluk gibi sıkıntıların da paylaşıldığı bir insanlık bilinci oluşturmaktır.

Aziz Mü’minler!

Her gün namazlarımızda sıklıkla okuduğumuz bazı sureler vardır. Bunlardan birisi de Maun Suresidir. Yüce Rabbimiz bu surede şöyle buyurmaktadır: „Gördün mü, dini yalanlayanı! İşte o, yetimi itip kakan, yoksula da yedirmeyi özendirmeyen kimsedir.”[3]

Bu sure-i celilede başta müşriklerden ve onların özelliklerinden bahsedilirken, surenin devamında ise münafıklara ve onlara has özelliklere temas edilmektedir.

Nitekim İslam’ın ilk dönemlerinde Mekke’deki müşrikler yardıma muhtaç durumda bulunan kimsesiz çocukları küçümseyerek onları dışlıyor, yoksullara yardım etmedikleri gibi başkalarının da yardım etmesini engelliyorlardı.

Değerli Kardeşlerim!

Yetimler, yani kimsesiz çocuklar, bizlere Allah’ın birer emanetidir. Bu çocukların bazısı annesini ya da babasını hastalığa, kazaya kurban vermiş, bazıları ise daha çocukluklarını yaşayamadan şehirleri yıktığı kadar ruhları ve yarınları da yıkan savaşın soğuk yüzüyle karşılaşmıştır. Yerlerinden, yurtlarından, aile sıcaklığından mahrum kalmışlardır. Anneleri, babaları artık yanlarında değildir… Onlar himaye edilmeyi herkesten çok hak ederler. Onlar Efendimizin yanındaki Enes olmayı arzularlar. Onlar, tıpkı yetim kalan Beşir gibi Allah Resul’ünden müjde almayı umut ederler. Yetimler, belki merhametten yoksun bir evde, belki bir yetiştirme yurdunda, belki de bir sokak başında kendilerine uzanacak bir şefkat, bir merhamet eli beklerler. Kendilerini hayata bağlayacak, yarına dair ümitlerini diri tutacak bir ışık gözlerler. Onlar, hepimizin yetimleridir. Her birimiz onlardan sorumluyuz. Kendilerine sahip çıkıp, yüklerini hafifletmekle mükellefiz. Onların, kendileriyle barışık, dinine, milletine ve bütün insanlığa faydalı bireyler olarak yetişmeleri konusunda her birimize düşen görevler var. Hemen yanı başımızda zararlı alışkanlıkların pençesine tutulmuş her bir yetim, kimsesiz, yalnız ve garibin içler acısı hali hepimizin derdi olmalıdır.

Öyleyse çevremizden başlayarak dünyanın bütün çocuklarına daha güzel ve erdemli bir dünya bırakmak için bir an önce harekete geçmeliyiz. İşaret parmağıyla orta parmağını birleştirerek "Ben ve yetime kol kanat geren kimse, işte cennette böyle (yan yana) olacağız."[4] buyuran Allah Rasûlü’nün bu kutlu müjdesinin peşinde, dünyamızın bütün çocuklarının rahmet ve şefkat ikliminde yetişebilecekleri imkân ve şartları oluşturmalıyız.

Annesiz-babasız kalmış, yardıma, ilgi ve şefkate muhtaç milyonlarca çocuğun bize Allah’ın birer emaneti olduğunu unutmamalıyız. Biz de bir Ebû Talip olabiliriz. Halime gibi, Ümmü Eymen gibi yetim ve kimsesiz küçük bir çocuğa anne, baba ve kardeş olabiliriz. O halde geliniz, onlar için seferber olarak gönüllerimizi olduğu gibi, evlerimizi de Yüce Rabbimizin emaneti olan kimsesiz çocuklara açalım. Kimsenin, kimsesiz kalmadığı bir dünyayı birlikte inşa edelim.  Geliniz,  hep birlikte Efendimiz’e (s.a.s.) komşu olmanın bahtiyarlığını yaşayalım.

 

DİTİB Hutbe Komisyonu

 

[1] Mâide, 5/2.
[2] Müslim, Zikir, 38.
[3] Mâûn, 107/1-3.
[4] Buhârî, Talâk, 25.

Cookies erleichtern die Bereitstellung unserer Dienste. Mit der Nutzung unserer Dienste erklären Sie sich damit einverstanden, dass wir Cookies verwenden.

We also use analytics & advertising services. To opt-out click for more information.